Breaking News

Ramazan’ın 10 Güzel Adeti

mahyalar

ilginc-bilgiler

RAMAZANA HAZIRLIK

Ramazan hazırlıkları Şaban ayının 15 inde Surre-i Hümayun Alayının mukaddes topraklara uğurlanmasından sonra başlardı. Camilerde, şerbetler, lokumlar dağıtılır, sair zamanlar aydınlatılmayan İstanbul sokakları, Ramazanda kandillerle aydınlatılırdı. Camilerin dışı mahya ile içi kandillerle süslenirdi. Ramazan boyunca camilerde kandil yakılması ise Sultan 1. Ahmet tarafından âdet haline getirildi.

faydali-bilgiler

Hilali gözlemek

Hicrî takvimde yer alan ayların başlangıcı, hilalin görülmesiyledir. Bu nedenle Ramazan’ın başında hilal gözetlenmesi, uzun yıllar devam eden bir gelenekti. Şaban ayının 29. günü yüksek bir yerden batı ufkuna bakılırdı. Güneş batınca yeni ay hilal şeklinde görülürse ertesi günün Ramazan ayının başlangıcı olduğu anlaşılır ve halka duyurulurdu.

Osmanlı zamanında Ramazan hilali muvakkithanelerde hesaplanır, cami minareleri ve Galata Kulesi, Beyazıt Yangın Kulesi gibi yüksek yerlerden gözlenirdi. Hilal’in gözlenmesine çocuklar da katılırdı. Ve hilalin görüldüğü davullarla ilan edilirdi. Çocukların en büyük zevki de davulcunun peşinden sokak sokak dolaşmaktı.

Hilal görülünce Rasûl-i Ekrem’in belirttiği gibi tekbir aldıktan sonra şu şekilde dua etmek müstehaptır: “Allah’ım! Şu yeni hilali bize iman, İslam, güvenlik, bereket ve esenlik içinde mübarek eyle. Ey hayır ve rüşd hilali! Senin de bizim de Rabbimiz Allah’tır, bize hayır ve uğur getir.”

odevlere-yardimci-bilgiler

İftar davetleri

Ramazan’da halk, eşine-dostuna iftar vermeyi büyük bir ibadet kabul eder, misafir ağırlamak için çırpınırdı. Ramazan boyunca iftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu. Böylece yolda kalan ve ihtiyacı olan herkes istediği eve girer iftar sofrasına dahil olurdu. Bunun için tanıdık olmaya gerek yoktu ve iftar için gelenin kim olduğu da asla sorulmazdı.

Evlerde iftar için 3 sofra kurulurdu. 1-Evin beyi ve misafirleri 2-Evin hanımı ve misafirleri 3-Evin uşakları, misafirleri ve davetsiz misafirler için. Lakin her üç sofradaki yemeklerde aynı olurdu. Orta halli âilelerde ise yedi akşam komşulara iftar verilirdi.

enterasan-bilgiler

Bursa’da Ramazan sofralarına münhasır hoş bir adet vardı ki hâlen uygulanır: Sûre isimli sofralarda, sûre isimli kaşıklarla iftar.
Nedîmenin misafirlere salonun kapısında sunduğu şimşir kaşıklarda Kur’andaki sûre isimleri yazar, herkes aldığı kaşıkta hangi sûre ismi yazıyorsa, o ismin yazılı olduğu sofraya otururdu. Böylece zengin-fakir, paşa-gedâ yan yana yemek yerdi. Yemekten sonra da şimşir kaşıklar, üzerlerinde sûre isimleri yazılı olduğu için yakılır ve külleri gül bahçesine dökülürdü.

ogrencilere-bilgiler

Ramazan günlerinde çoğunlukla zenginler tebdil-i kıyafetle hiç tanımadıkları mıntıkalara giderler, tenha zamanları kollayarak bakkal, manav dükkanlarına girer ve sorarlardı:

“Zimem defteriniz (veresiye defteri) var mı?”

Esnaf bu defteri çıkarınca gelen şöyle derdi:

“Lütfen baştan sondan veya ortadan şu kadar sahifenin yekununu yapınız.”

Esnaf söyleneni yapar, gelen de kesesini çıkarır ve hesabı öderdi. Ardından da:

“Silin borçlarını… Allah kabul etsin!” der ve çeker giderdi.

Borcu ödenen, borcu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren de kimi borçtan kurtardığını bilmezdi. Çünkü hepsi sadece ve yalnız Allah rızası içindi…

her-konudan-bilgiler

Ramazanın Yıldızları: Mahyalar

Mahya kelimesiArapçada “hayat”, Farsçada aylık manasına gelen “mahiye” kelimesinden gelir. Bir caminin iki minaresi arasına gerilen bir halattan küçük kandiller sarkıtılarak gece karanlığına sözcükler yazmak, günümüze kadar gelen bir Osmanlı sanatıdır.

Mahyacılık evlâdiyettir. Evlâdına bu sanatı devretmek için mahyacılar şûrâyı evkafta imtihan olurlardı.

Günümüzde elektrikle yazılan mahyalar, eski zamanlarda son derece karmaşık ve zahmetli bir sanattı. Mahyacılar Ramazanın her akşamına ayrı ayrı sözlerle mahya kurmak için gün boyu çalışır; ve iftardan sonra yüzlerce kandillerden oluşan mahya iki saat yanardı.

Mahyada Yüce Allah’ın isimleri, hadis-i şeriflerden kısa iktibaslar, ya da “Hoş geldin Ramazan” gibi cümleler olurdu. Resimler ise; Fıskiye, çeşme, kılıç, köprü, cami, kayık vb. olurdu.

Fatih Camii Müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevî, ilk mahyayı hazırlayan zâttır. Bu mahyayı Sultan 1. Ahmed’e hediye etmişti. O da camisine astırdı. Böylece, Osmanlı devrinde ilk mahya, Sultanahmet Camii’ne asıldı. Sultan 3. Ahmet, Damat İbrahim Paşa’ya, tüm selâtin câmilerine mahyâ asılmasını emretmişti. Zira selâtin camileri dışındaki camilerin tek minaresi vardı, daha fazla minareli olmaları yasaktı. Sonraları tek minareli camilere de kubbe alemi ile minare arasına, ya da tek minareye uzatılan sırık üzerine mahyalar kurulmuştu.

Tarihteki en meşhur mahya, Süleymâniye Câmii MahyâcısıAbdüllâtif Efendi’nin 3 lü mahyasıdır. Unkapanı köprüsünü, altıyla üstüyle kandillerle resmeden Abdüllâtif Efendi, 1. sıraya fayton, 2. sıraya köprü, 3. sıraya balıklar ve kayıklar resmetmiş, makaralarla 2 minare arasında bu şeritleri de hareket ettirince, hareketli, muhteşem bir görüntü ortaya çıkmıştı.

Mahyalarda ayın 15’ine kadar yazı, 15’inden sonra resim olurdu. Son 10 gün ise “El-Firak” “Elveda Ramazan” gibi veda cümleleri yazılırdı.

Cami dışında da çeşitli yerlere;ağaçların, gemi direklerinin arasına, saraylarda, konaklarda sütunların arasına mahyalar kurulurdu.

degisik-ve-ilginc-bilgiler

Diş kirası

Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftara davet edilen misafirlere iftarını yapıp teravihe gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi. İftara davet edilenler, bir bakıma dişlerini ev sahibinin zevkine kirâya vermiş sayıldıklarından, ev sahibi bu kirâyı, misâfirlerini uğurlarken öderdi.

Târihte ilk diş kirası veren, Fatih Sultan Mehmet Han’ın sadrazamı Mahmut Paşa’dır. Paşanın sofrasında oruç açanlar, “diş kirasına” ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerdi. Çünkü Sadrazam Mahmut Paşa,pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar atar ve şöyle derdi: “Servete nâil olan kimsenin ağzında, cömertçe sarf etmek için altun bulunmalıdır.” Bu altın nohutların dişe takılma ihtimali olduğundan bu hediyeleşmeye “diş kirası” dendi.

en-kolay-bilgiler

Huzur dersleri

İlmiye sınıfına özel bir ihtimam gösteren padişahlar, Ramazan ayında ulemanın ileri gelenleriyle birlikte “Huzur dersleri” adıyla bu aya mahsus dersler yaptırırdı.İlk huzur dersleri Osman Gazi zamanında başlamış, Murad Hüdavendigâr’ın tertibiyle resmileşmişti.
Haftada 2 gün, Ramazan boyunca 8 defa 1 Mukarrir Efendi ve karşısındaki 15 kişiden oluşan muhâtapları, Huzûr-u Hümayunda 2 saat ders okurlardı. Ders sırasında Padişah dâhil herkes diz çökerdi. Dersler saray salonlarından birinde ve öğle ile ikindi arasında takrir olunurdu.
Kadı Beydavi Tefsiri okumanın adet olduğu huzur derslerinde konular öylesine ince ayrıntılarıyla tartışılırdı ki Fatiha suresiyle başlayan ve 169 yıl fasılasız devam edilen derslerde Kur’an-ı Kerim’deki muayyen sıra takip edilerek ancak Nahl Suresi’ne kadar gelinebilinmiştir. Bu dersler sayesinde küçük yaşta bulunmalarına rağmen şehzadeler, pek çok ilmi meselelere vakıf olurlardı.

turkiyenin-bilgi-sitesi

Az yiyen melek olur, çok yiyen helak olur

Bir başka ramazan adeti ise “az yiyen melek olur, çok yiyen helak olur”, “az yiyen hergün yer, çok yiyen bir gün yer” gibi vurgulu sözleri hat sanatçılarına yazdırıp yemek odalarına astırmaktı. İftar sofralarında bunu görenler yemede ölçüyü kaçırmaz, doymadan sofradan kalkar ve Efendimizin (sav) sünnetini de yerine getirmiş olurdu.

 

hepsi10numara-bilgi-sitesi

Narh defterleri

Osmanlı’da Ramazan-ı şerifin yaklaşmasından dolayı gerek ekmek, gerekse eşya fiyatlarının inip çıkmaması konusunda devlet tarafından sabit fiyatlar belirlenir ve belgelerde kayda geçerdi. Bu çıkan fiyat belgelerine narh defteri denilirdi. Bu fiyat belgelerini mahalle imamlarının bakkallara  iletmeleri emrediliyordu. Bu şekilde gıda maddelerinin fiyatları düşük tutulması ve fakir ailelerinde Ramazanda rahat alış veriş yapması sağlanırdı.

*

BONUS

Ramazan şerbeti

Hemen hemen her mahallede bulunan sebillerde buz gibi meyve suyu ve limonatalar dağıtılırdı. Sultanahmet meydanındaki Alman Çeşmesi musluklarından Ramazan boyunca daima şerbet akardı.

*

Hazırlayan :

Ahsen El Efşan

twitter.com/Pnrdurn

www.Hepsi10Numara.com

Bir önceki yazımız olan Ramazan İle İlgili 10 Şiir başlıklı makalemizde dini şiirler, ramazan mahyaları ve ramazan nükteleri hakkında bilgiler verilmektedir.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir