1-İnsan acı verenden uzaklaşıp, zevk ve keyif verene yaklaşır tabiatı gereği. Bunu kimse inkâr edemez. Ama bunu bile bile hala acı çekiyor ve bunu seçiyorsa, acı çekmekten hoşlanan bir yapısı var demek ki!! Sor bakalım sebebini kendine: Asıl neden neydi? Seni üzen seçimlerini yapmaya iten, kaçınılmaz sonda ki kör eben, gerçekte kimdi?
2-Bir kahraman kadar bir çocuk ta vardır her öyküde. Hikâyenin başladığı andan itibaren çocuk kalan bir yetişkin ya da hiç çocuk olmamış ebeveynleri vardır hikayelerin. Her hikâyenin bir yükü vardır omuzlarında, kimi anlatarak, kimi susarak taşır bu yükü ve anı ıskalayarak yaşarlar hayatı; yine kimi anlattığı kimi de sustuğu için hep ve hala geçmişi. Çünkü çocuk kaldıkları yaştan itibaren, sonrası yoktur zihinlerinde. Yaşadıkları için yıllarca ve defalarca içinde hapis kaldıkları geçmişteki o anı, var edemezler kendilerini başka durum ve bireylerde, hep aynı şeyin farklı serzenişleriyle dolup taşar hayatları. O zaman aklına akıl, gözüne göz olacaksın bu çocuğun” Hikâye güzel başlamamış olabilir; ama seni sen yapan, geri kalanında kim olduğundur”
3- O zaman sor kendine! Asıl neden neydi? Seni üzen seçimlerini yapmaya iten, kaçınılmaz sonda ki kör eben, gerçekte kimdi? Sonsuz olmayan hangi şefkatten medet umdun ki?
4- Sorulara devam! Sebebi yaratan sebep gerçekte neydi? Niyetinin ardına gizlenen hangi kaygın vardı da, bunu sevgiye, vefaya büründürerek; içinde ki hangi acını örttün? Hangi geçmiş yargını çoğaltıyorsun kendine; daha çok acı çekmeni sağlayacak şekilde? Neyin ardına sakladın bunca zaman o küçük çocuğu?
Al avcundan terleyen düğümleri, çözemez onu senden başka ne bir ahu ne de bir peri:)
5-Bu durumda; ilişkilerimizde bizi en çok üzen şeyler aslında, bizim kendi duygu, düşünce ve beklentilerimizden ötürüdür desem yanlış olmaz. Bunu anlamak için, neden üzüldüm diye o çocuğa sormaya devam edin, sonra verdiğin cevaba bir daha sor, sonra bir daha. Ta ki bilincinizin en gizli nedenine kadar sorun kendinize… Bu sorular sizi asıl niyetinize götürecektir.
6-Pes etmeyin kendinizle yüzleşmekten. Hayır, bırakın başkalarında aramayı. Kendini görmüyor çoğu zaman insan! Başkasının hatasında, başkasının vesile olduğu acı da ona duyduğu öfke ve kırgınlıkta arıyor kendini. Çoğu zaman unutuluyor sebebi sebep olarak verenin, sonsuz bir şefkatle neyi anlatmak isteği. Bu yüzden; Korkarım, hayatlarımız sökük yamamakla geçiyor! Başkalarının söküklerinden kendimize elbise dikiyoruz.
7-Belki de; Kendi anne ve babalarımızı affetmek için seviyoruz. Çektiğimiz acılarla, onları anlayıp, içimizde tamamlamayı öğreniyoruz! Ama boşluk boşlukla tamamlanmaz ki! Çünkü hiçbir şey yoktan var olmaz. Kendine eksik başkasına fazlaysan, bunun adı ”yarım kalmak”. Olmadan, ne kalır ne gidermiş insan sıyrılıp yaşan(ma)mışlıklardan. Olmayanın yerine, olanı koyup saklayamazsın, bir şey ancak kendisiyle değiş(t)ir(ir)sin!
8- O halde, nedir asıl niyet? Asıl gerekçeniz? Geçmişinizin kırgın ya da öfkeli çocuğunu mutlu etmek adına, aslında her ilişkiniz ve eyleminizde defalarca onu tamamlamaya çalıştığınızı göreceksiniz.
9- İşte olayın özü de buradadır aslında. Takdir, saygı görme ya da kendi vicdani duygu, kaygı ve korkularınızı bastırıp, yaptığınız şeyin karşılığı olarak BİLMEDEN, FARKINDA OLMADAN bunları örtme niyetindeyseniz, karşılığı da o duygularınızı açığa çıkaracak şekilde; ihanet, hoşnutsuzluk olduğunda hissedeceğiniz hayal kırıklığı ya da üzüntü olacaktır. Öz benliğinizle çatışan bir niyet gizlenmiştir orada. Zira öz benliğiniz, en saf olanıdır ve hiçbir duygu ya da beklentiyi karşılamaz, bunu insandan beklemez de!
10-Ancak, arınmış bir niyetle yaşayarak onu bulursun, zira amaçta budur! Asıl niyeti, sonsuz bir şefkatle yaratıldığının bilinciyle ve gerek duygu, gerekse eylemleriyle onun bütünlüğünde olarak, sadece rıza olan insan, sonuç ne olursa olsun, kendinin üzülmeyeceği bir öz güven ve sakinlikte olur. Bu farkındalık, onu duygu ve niyetleriyle sağlamlaştırır ve bir daha arkasına dönüp bakmaz, üzülmez!
Arınmış bir halde, niyetini fark ettikten sonra, onun gücü asla değişmez, olmadı diye vazgeçip üzülmez çünkü araçlar değişir; ama niyetinin gayesi değişmez. Çünkü Yaratıcı eninde sonunda seni o niyetine kavuşturur.
Unutma! Bilinen, bilinmeyen, yaratılmış ya da yaratılacak her şeyden öte ve tek olan birliğin, kıvılcımıdır insan…
Elif ATLI
atlielif@gmail.com
www.Hepsi10Numara.com
Çok guzel bi yazi olmus tesekkurler.emekleriniz icin