Ramazanla okumanız için harika bir tasavvuf kitabı öneriyoruz: AŞKPEREST
Detaylı İncelemek İçin Lütfen Tıklayınız!
Arınmış gönüller durdu secdeye,
İndi kuşlar gökyüzünden müjdeye ,
Bu sabah hüzzamdan okundu ezan,
Aksetti ilahi sesler derinde.
Bir bitmez bereket beraberinde
Yurda burcu burcu geldi ramazan.
Gözler kilit vurur uykusuzluğa,
Çeşmeler yetişmez bu susuzluğa,
Bu o gündür derman bulunur derde,
Bugün artık bütün şüpheler yalan,
Bu o gündür şavkır can evimde can,
Bugün mahya benim minarelerde.
Tertemiz dolaşsam hangi mâbedi,
Melekler kıskanır bu ibâdeti,
Düşler kubbelerde kucak kucaktır,
Bana madde kadar mana da lâzım.
Gürül gürül Kuran oku hâfızım,
Bu aşk içerimde salkım saçaktır.
İnancın eriştim saltanatına ,
Dilekçem var bugün Tanrı katına ,
Huzurdan bahseder görürsem kimi,
Yalın duygularım çoğalır daha ,
Bugün kalbim daha yakın Allah’a
Bugün tekmil aşk donatır içimi.
Sular gümüş gümüş akar sebilden,
Ay-aydın ayetler süzülür dilden,
Hak’kın avuçlara sığmaz nasibi,
Cümle saadetler gelir yakına.
Peygamberler peygamberi aşkına
Doğruluk ver, kullarına Ya Rabbi.
Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin.
*
Mehmed Âkif
Recep, Şaban, derken geldi Ramazan.
Safâ geldin, Ey ayların sultânı.
Şu zalim nefsime, verme sen aman.
Safâ geldin, Ey gönlümün sultanı.
Sürgülendi, cehennemin kapısı.
Senin için, Ey mübârek Ramazan.
Gönderildi cennetlerin tapusu.
Senin ile, Ey mübârek Ramazan.
Zincire vuruldu, o zâlim şeytan.
Hürmetine, Ey mübârek Ramazan.
Kurtuluyor, şevkle orucu tutan.
Cennete davetiye, şehr-i Ramazan.
Başın rahmet, sonun bana kurtuluş.
Sen bereket iklimisin, Ramazan.
Sofraların, bereketle buluşur.
Fukaraya, sen bayramsın Ramazan.
Taş kalplere, senin ile su yürür.
Rahmet sende, sele döner Ramazan.
Çöl gönüller, çemen-zâra dönüşür.
Hırs ateşi, senle söner Ramazan.
Kardeşlik hisleri, sarar her yeri.
Düşmanlıklar, sende ölür Ramazan.
Mescitler sanırsın, bir bayram yeri,
Sevgiler coşuyor sende Ramazan.
*
Necdet Erem
Ey karlı köyüm, beyaz köyüm, hür yayla;
Bir gün –ki oruçluydu yamaç, dam, tarla–
Yoldaydım uzaktan okunurken ezanın,
Bir dağ tepesinde iftar ettim karla.
*
Ârif Nihad Asya
Alnımız secdede bulsun bizi her lâhza ezan
Ve hazin ömrümüzün her günü olsun Ramazan
Zikrimiz Arşı geçip fecre kadar yükselsin
Mâveralardan ümîd ettiğimiz ses gelsin
*
Faruk Nafiz Çamlıbel
Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan
Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına
*
Sezai Karakoç
İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
‘Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.’
*
Yahya Kemal Beyatlı
Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;
‘Bilinmez’i bilirler, bilseler ağlamayı…
*
Necip Fazıl Kısakürek
Dünya arzuları, kuşattı beni,
Köle kıldım, bu nefsime bedeni,
Gör ki; yorgun düştüm, özledim seni,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Özledim o solgun, nurlu tenleri,
Günahtan arınmış, ak bedenleri,
Rahmân Cemâline, aşk çekenleri,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Bir başka güzeldir, şimdi simalar,
Bir başka açılır, yüce semâlar,
Bir başka yükselir, hamd-ü senâlar,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Yürekler bir başka, hislenir şimdi,
Beden değil, ruhlar beslenir şimdi,
Ezanlar bir başka, seslenir şimdi,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Nice kullar, mâbetlerle barışır,
Nice insan, meleklerle yarışır,
Allah nidâları, arşa karışır,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Yorgun topraklara, nadas çekilir,
Sabır tohumları, gün gün ekilir,
Mahşerde, meyveye döner dökülür,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Dünyayı kuşatır, tekmil melekler,
Her rızkın başında, bin melek bekler
Geçerlidir şimdi, bütün dilekler,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Bir başka uzanır, yoksula eller,
Şefkate râm olur, en katı diller,
Yaş değil müjdedir, gözdeki seller,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
O minâreler ki, şimdi her biri,
Arş’a tevhîd yazan, kalemler gibi,
Bir başka nakşeder, kalbe tekbiri,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Oruçların ecri, Hakk’tan biçilir,
Kadir gecesinde, gökler geçilir,
O gece cennette, mekân seçilir,
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
Hoşgeldin! Beşerin gönül köşküne,
Şahid ol ki; ibâdetler meşkine,
Ve Hazreti Muhammed’in aşkına
Hoşgeldin.. Ey onbir ayın sultanı.
*
Cengiz Numanoğlu
Bir önceki yazımız olan Ramazan İle İlgili 10 Nükte başlıklı makalemizde eğlenceli karikatürler, en komikler ve güldüren nükteler hakkında bilgiler verilmektedir.
Bence hepsi birbirinden güzel yazanların ellerine sağlık çok güzel olmuş
Mukemmel
Seçilen şiirler çok güzelmiş. Ellerinize sağlık. Birisini bugün hemen paylaştım
Çok begendim hepsi birbirinden harika
??????????
SAKLI BAHÇE : RAMAZAN
(Arefe Suyu)
O hürmet günlerinde
Bak sen şu güzelliğe…
İyi olmayı huy edinmiş çiçekler,
Kurtlar kuşlar, börtü böcekler kadar
Melekler de belli ki bir şeyler saklıyordu…
Bir tek yağmur değil dünyamızı durultan,
Arefe suyu gibi…
-Harama değil sadece-
Helâle yaklaşmayan niyetimiz de
o gün bizi aklıyordu.
O taze gün,
Reyyan kapısından alan sultan ay!
”Saklı bahçe” gibi…
Nevruzu, kuzukulağını, yemlik otunu
Baharla gelen ne varsa
Her bir tazeliği…
Bir çocuk ruhunun içinde
Tutup saklıyordu.
O bahar… ilk Ramazandı.
Sahurdaki niyetimiz;
-artık-
Dalından bir çağla koparmayı,
Ellerimizin kızamık yapraklarına uzanmasını yasaklıyordu.
“Top atıldı!” Diye bağıran çocukların
İftar sevincini,
Daha ilk geceden
“Hadi kalkın!” Diyen bir vakıf emmi,
Kapı kapı dolaşarak imsaklıyordu.
“Demek sen de uyandın hemi?
Kırk bin kere maşallah!”
Büyük rüyalar gören çocuk,
Yeni güne kesin bir düş saklıyordu!
Minik yüreğini,
Yeni günler için kısraklıyordu.
Hadi melekler görünmezdi.
Rabbin şefkati de “Ben geliyorum!” demezdi.
O ışık yüzlü ihtiyar,
-huzur gizlenecek bir şey miydi ki-
Saklıyordu.
Bu topraklarda…
İftarını öğünsüz açan şehit dedeler vardı!
Cephede oruç tutmayan yoktu!
Onlar ki açlığını Allah’a arzediyor;
Yokluğunu,
Büyük gün için erzaklıyordu.
Şu aziz mübarek günde…
Karda kışta kurtta kuşta kötü niyet yoktu!
Bozulan, bir “yürek” değilse,
Belli ki Şeytan kendi kendini tuzaklıyordu.
Helâlinden bozmuşsa orucunu bir genç hanım,
“Ekmek, su, tuz hakkıdır!
Yere göğe ayıp etmeyelim!” Diyerek
Yediği lokmayı saklıyordu.
Kaba kuşluk çağında bir delikanlı,
Daha ilk günden
Orucuyla kendini,
verdiği sözü tutarak mîsak’lıyordu.
Boşuna demedim işte bu bahar,
Yürekte bahardı!
Yapraklar, damlacıklarını;
O güzelim soğuk çeşme,
suyunu
Sabırlı bir yürek için saklıyordu.
Ekin tarlasından dönen ihtiyarın,
Dağdan dönen çobanın,
Öğle güneşi nasıl da üstünden geçmişti ki
İçeceği su, gözünde adeta ırmaklıyordu.
Bak şu temiz fıtrata ki!
Soğuk gözelerden geçerken bile niyetini saklıyordu.
Bir tek yağmur değil dünyamızı durultan,
Arefe suyu gibi…
Helâle yaklaşmayan niyetimiz de o gün, bizi aklıyordu.
Bir bayram günü…
Tuttuğu oruç,
Nasıl da insanı
Kur’an, İhlas, Kevser mürüvvetine,
Leyle-i Kadir hürmetine,
Gelincik çiçekleri arasında…
Başını eğerek geçtiği,
Sık ağaçlı dar yollarda saklıyordu.
Nasıl da insanı
Kat kat yeşilli, bol “Çimenli”,
Saklı vadilerde tutsaklıyordu!
Bir tek yağmur değil dünyamızı durultan,
Arefe suyu gibi…
Helâle yaklaşmayan niyetimiz de o gün, bizi aklıyordu.
Hani dedim ya!
Melekler de belli ki çok şeyini;
Sevincini…
Kaydını, kalemini saklıyordu.
Ahmet Yüksel
??????????
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız” (Bakara 183)
??????????
Değerli şiir dostu arkadaşım “SAKLI BAHÇE : RAMAZAN (Arefe Suyu)” isimli şiirimi takdim ediyorum. Umarım sıralamanızı yeniden gözden geçirmenizi sağlayabilir. Selam ve hürmetkerimle…
??????????
SAKLI BAHÇE : RAMAZAN
(Arefe Suyu)
O hürmet günlerinde
Bak sen şu güzelliğe…
İyi olmayı huy edinmiş çiçekler,
Kurtlar kuşlar, börtü böcekler kadar
Melekler de belli ki bir şeyler saklıyordu…
Bir tek yağmur değil dünyamızı durultan,
Arefe suyu gibi…
-Harama değil sadece-
Helâle yaklaşmayan niyetimiz de
o gün bizi aklıyordu.
O taze gün,
Reyyan kapısından alan sultan ay!
”Saklı bahçe” gibi…
Nevruzu, kuzukulağını, yemlik otunu
Baharla gelen ne varsa
Her bir tazeliği…
Bir çocuk ruhunun içinde
Tutup saklıyordu.
O bahar… İlk Ramazandı.
Sahurdaki niyetimiz;
-artık-
Dalından bir çağla koparmayı,
Ellerimizin kızamık yapraklarına uzanmasını yasaklıyordu.
“Top atıldı!” Diye bağıran çocukların
İftar sevincini,
Daha ilk geceden
“Hadi kalkın!” Diyen bir vakıf emmi,
Kapı kapı dolaşarak imsaklıyordu.
“Demek sen de uyandın hemi?
Kırk bin kere maşallah!”
Büyük rüyalar gören çocuk,
Yeni güne, kesin bir düş saklıyordu!
Minik yüreğini,
Yeni günler için kısraklıyordu.
Hadi melekler görünmezdi.
Rabbin şefkati de “Ben geliyorum!” demezdi.
Bahar bayramı da değildi üstelik!
O ışık yüzlü ihtiyar,
-huzur gizlenecek bir şey miydi ki-
Saklıyordu.
Bu topraklarda…
İftarını öğünsüz açan şehit dedeler vardı!
Cephede oruç tutmayan yoktu!
Onlar ki açlığını Allah’a arzediyor;
Yokluğunu,
Büyük gün için erzaklıyordu.
Şu aziz mübarek günde…
Karda kışta kurtta kuşta kötü niyet yoktu!
Bozulan, bir “yürek” değilse,
Belli ki Şeytan kendi kendini tuzaklıyordu.
Helâlinden bozmuşsa orucunu bir genç hanım,
“Ekmek, su, tuz hakkıdır!
Yere göğe ayıp etmeyelim!” Diyerek
Yediği lokmayı saklıyordu.
Kaba kuşluk çağında bir delikanlı,
Daha ilk günden
Orucuyla kendini,
verdiği sözü tutarak mîsak’lıyordu.
Boşuna demedim ey can!
İşte bu bahar,
Yürekte bahardı!
Yapraklar, damlacıklarını;
O güzelim soğuk çeşme,
suyunu
Sabırlı bir yürek için saklıyordu.
Ekin tarlasından dönen ihtiyarın,
Dağdan dönen çobanın,
Öğle güneşi nasıl da üstünden geçmişti ki
İçeceği su, gözünde adeta ırmaklıyordu.
Bak şu temiz fıtrata ki!
Soğuk gözelerden geçerken bile niyetini saklıyordu.
Bir tek yağmur değil dünyamızı durultan,
Arefe suyu gibi…
Helâle yaklaşmayan niyetimiz de o gün, bizi aklıyordu.
Bayram günü…
Tuttuğu oruç,
Nasıl da insanı
Kur’an, İhlas, Kevser mürüvvetine,
Leyle-i Kadir hürmetine,
Gelincik çiçekleri arasında…
Başını eğerek geçtiği,
Sık ağaçlı dar yollarda saklıyordu.
Nasıl da insanı
Kat kat yeşilli, bol “Çimenli”,
Saklı vadilerde tutsaklıyordu!
Bir tek yağmur değil dünyamızı durultan,
“Selam size! Tertemiz geldiniz, girin…” öncesi kevser gibi…
Arefe suyu gibi…
Helâle yaklaşmayan niyetimiz de o gün, bizi aklıyordu.
Hani dedim ya!
Melekler de belli ki çok şeyini;
Sevincini…
Kaydını, kalemini saklıyordu.
Ahmet Yüksel
??????????
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız” (Bakara 183)
??????????