az önce
seni facebook sayfasında gördüm
oh! ne güzel, ne güzel!
hem anne hem de anneanne olmuşsun
sayfanda şöyle bir resimlerine uzun uzun baktım da
içimde ılık ıpılık kekre bir şeyler akıverdi
hem imrendim hem de iyilikler diledim
oh şükürler olsun çok şükürler
Adem ÖZBAY’a İthaf
ZAVALLILAR
içleri zifiri kapkaranlık
off buz gibi girift, izbe, mağaramsı
yeni bileylenmiş ustura ağızlı bir esinti
dokunduğu her bir şeyi kasıp kavuran
içlerinde nefes alamayan çocuklar gibi bişeyler var
aşk belleklerinde sadece kuru kupkuru bir laf
yani “bir bakış bir bakışa…” hiç bir şey anlatmamış gibi
aşk onlara çok uzak, lakin aşa yani yala çok yakınlar
hemen her tabaklarında insan kasları var
insan kasları, en çok da çocukların ve kadınların olan
tuhaf, parmak uçlarında yapışıp kalan salyamsı bir şeyler
en çok en çok kendilerine uzaklar
en çok en çok çer çöp şeylere yakınlar
sanki güneşlere ermek isteyip de
bir türlü eremeyen hilkat-garipsi varlıklar gibi
yani kendi içlerinde kendilerine uğramayan
öyle biçare, öyle biçare uğuna uğuna eriyip gitmekteler
hiç yaşamamış gibi yaşayıp eriyip eriyip gitmekteler
EKMEL ALİ OKUR
*
AŞKA NAAT
sene 1969
aylardan eylüldü
saat sabahın yedi sularıydı
günlük güneşlik bir gündü
otobüs ise tıklım tıklım doluydu
üzerinde okul forman
ve sırtında sarı bir ceket vardı
henüz 13-14 yaşlarında var yoktun
nasıl desem dokunsalar kırılacak gibi çıtı pıtı bir kızdın
sanki seninle ezelden çok ezelden tanış gibiydik
bir baktın
apansız yüreğimde alaz alaz bir şeyler tutuşuverdi
yer gök, her bir şey tutuşuverdi
dilim damağım kuruyuverdi
sanki suçüstü yakalanmış gibiydim
içimde anlatılmaz bir şeyler döndü durdu
içimde bir şeyler, çok şeyler esip durdu
derken vakit gelip çatmıştı
zaman coşkulu bir su gibi akıp gitmişti
sen usulca yerinden kalktın ve bana manalı bir bakışla bakıp
o okulunuzun önündeki durakta indin
birkaç adımdan sonra geri dönüp durduğum yere baktın
işte o anda içimde bir şeyler, çok şeyler kopuverdi
ve o kopuveren şeyler ardından sürüklenip gitti
ve artık olan olmuş ve içimdeki o şeyler
senin o zeytin karası gözlerinde sürüklenip gitmiştiler
gün günü, ay ayı izledi
aylar, mevsimler birbirine dolandı
ne zaman yanına yaklaşsam
ooh! halimi anlatmaya mecalim yetmedi
her defasında “bu günde kalsın yarın!” dedim
bu gün de kalsın yarın dedim
en son her sabah olduğu gibi
yine o durağa ilk ben geldim
bekledim ama sen gelmedin
bekledim ama bir daha gelmedin
o gündür bu gündür, o kopan şey
bir daha bir daha geri dönmedi
bunca zaman geçti bunca zaman
sana bir şeyler çok şeyler söylemek istedim
ve fakat bir türlü söyleyemedim
al işte sene 2017
nasıl da geçip gitmiş zaman
tıpkı göz açıp kapar gibi
ya da bir ağaç gölgesinden bir gölge geçer gibi
az önce
seni facebook sayfasında gördüm
oh! ne güzel, ne güzel!
hem anne hem de anneanne olmuşsun
sayfanda şöyle bir resimlerine uzun uzun baktım da
içimde ılık ıpılık kekre bir şeyler akıverdi
hem imrendim hem de iyilikler diledim
oh şükürler olsun çok şükürler
sen yine öyle naif ve yine öyle inadına albenilisin
bütün bunları en çok o zamanlar söylemek isterdim
söylemek istedim ve fakat heyhat!
Şu başımın belası mahcubiyetim, bir şeye, çok şeye mani oldu
ey zamanın eskitemediği güzel kız
ey içimde kekre bir duygu gibi yaşayan şiir
ey gönlümde ırayıp giden türkü
ey bakışlarıyla ilk aşk çıngısını yüreğime çımgıtan can
sana, sevdiklerinle sağlık, huzur dolu
huzur dolu uzun upuzun ömürler dilerim
burada, bu evrede olacak olan olmadı
umut işte, belki o evrede olacak olan olur
ben aşk nedir, senin bakışlarında tanık oldum
sana minnet, aşkı var eden vara şükürler olsun
EKMEL ALİ OKUR
*
…US…
bilenler bilirler ki
en büyük yalnızlıklar bazılarıyla bir arada olmaktır
bizler ki aynen senin de dediğin gibi
o soyut, o vıcık vıcık riya dolu gayya kuyularından tırmanıp çıktık
aradık çok aradık on yıllarca aradık
yorulmadık, durup pes etmedik
bin yıllarca öncelere gidip geldik
gecelerde gündüzlerde aradık
varlık da yoklukta aradık
en sonunda yaradan’nın en büyük armağanı o cevheri
o cevheri omuzlarımızın üstünde
evrenlere açılan ve doğumla gelen o yedi pencerenin
az gerisinde, tam da korunaklı yerin tam ortasında bulduk
o gündür bu gündür
artık bizlerin biricik rehberi vardır
artık bizleri hakka götüren biricik rehber usumuzdur
aklımızın basmadığı her bir şey bizlerden uzak olsun
o her şeyi var eden vara şükürler olsun
bizler bir şey bilir hep onu deriz
bu evrende en büyük erincimiz doğru olanı aramaktır
bulduklarımızı arayanlarla paylaşmaktır
paylaşırken hatalarda ısrar etmemektir
bilenler bilirler ki
gizil gücün sesi sessizlikte saklıdır
sessizlik düşünüp üretmenin en soylu anasıdır
sessizlik içe doğru sürgit hicretin yakıtıdır
sessizlik sürülerde yok olup gitmemenin adıdır
bilenler bilirler ki
en iyi bilenler üç (i) de karar kılanlardır
üç (i) yani olabildiğince iyi olmaktır
elden geldiğince iyilikler yapmaktır
geçene ve geleceğe iyimser bakmaktır
işte kendiyle barışık aklın yolu budur
bundan ötesi gölgeyi kumla örtmektir
Ekmel Ali OKUR
*
AKLETMEK
doğru, iyi ve güzel olan ne?
bir insan için en büyük hüsran ne?
en büyük hüsran kör, topal, sağır, lal olmak mı?
ya da yok yoksul, bir başına ve kimsesiz kalmak mı?
tabii ki hayır hayır hayır!
bir insan için en büyük felaket;
aklı olup da akletmemektir
çünki akıllı insan o ki
yaratanın en büyük armağanı olan
evet, en büyük armağanı olan
kendi aklını kendi kullanmaktır
yani bir başkalarına bir an bile olsa
bu en değerli cevherini asla emanet etmemektir
yani hiç kimselerin tasarrufuna izin vermemektir
çünki
en kadim sözlerde de
en kesin ama en kesin denir ki
“… akletmeyenler azap/ nar içinde kalırlar!”
onun bunun istençlerinde zir-i zebun olurlar
sözün özü
aklına sahip çıkmayan çıkamayanların
sahip çıkacakları bir başka değerleri yoktur
akletmeyenler hem kendilerinin
hem de başkalarının başlarına bir amansız yüktür
EKMEL ALİ OKUR
*
GÖĞE BAKALIM
“hadi kalk, uyan
Bi güzel göğe bakalım”
çünki yüreği daralanlar hep göğe bakarlar
göklere ellerini, gözlerini açıp bakarlar
çünki gök dinginliktir
dinginlik mavidedir, kavisliktedir ve de sınırsızlıktadır
ve işte sırf bundandır ki
evet, bundandır ki
gök alır
yürekte ki bunalımları, bungunlukları ve boğuntuları
“hadi
durma öyle göğe bakalım”
bi güzel göğe bakalım
göktedir ölümden öte giden yol
ki göktedir bitimsiz dinginlik
EKMEL ALİ OKUR
*
Sevgili Torunum Asya’ya,
ASYA
gözlerimin ışıldayan bebeği
gönlümün en görklü gözdesi
o naif duruşlarınla, bakışlarınla, sözlerinle
beni benden alıp tozpembe düşlere
tozpembe düşlere alıp götüren
narçiçeğim
mor benekli kelebeğim
cancağızım
canım
can
ne zaman sana baksam
içimde birden binler kuşlar uçuşuverir
işte o zaman yapraklar daha yeşil, gökler daha mavi olur
hele de o nazenin sesini duyuversem
birden içimde ılık ılık, iri iri nisan yağmurları çiseler
her şey ama her şey
ete kemiğe bürünür
renk renk
biçim biçim
yaldız yıldız
sevgi sevgi ve Asya diye görünür
Ekmel ali OKUR
*
SU GİBİ
insan oldu mu aynen su gibi olmalı
su gibi aziz ve su gibi vazgeçilmez
mesela dağ yamaçlarından kopup gelen
kopup gelen, fıkır fıkır, bıngıl bıngıl bıngıldayarak
akıp giden pınarlar gibi olmalı
tıpkı pınarlar gibi bir ark çok ark olup
derelerde buluşup çaylara karışmalı
insan oldu mu aynen su gibi olmalı
çaylar çağıl çağıl çağıldayarak ırmaklara akmalı
ırmaklar döne döne, yaldız yıldız denizlere varmalı
gün ışığı denizlere düşüp denizler buğu buğu yükselmeli
buğular bulut olup bulutlar hasretle birbirlerine koşup
birbirlerine koşup sarmaş dolaş olup
gürül gürül öpüşerek yağmur olup
en onulmaz dertlere derman olup
o kuru kupkuru öleyazan gönüllere
çisil çisil yağarak aşk olmalı, sevgi olmalı
insan oldu mu aynen su gibi olmalı
su gibi esnek ve su gibi estetik
yani en kalbi ve harbi adam olmalı
tepeden tırnağa her haliyle adam olmalı
önce adam, önce adam ve ille de adam olmalı
tıpkı ışıktan bir anıt gibi, her daim ışıl ışıl adam olmalı
tıpkı bir kuzey yıldızı gibi hep doğru yönü göstermeli
her bir karanlığı yarıp aydınlıklara durmalı
aydınlıklara yani yürek yüreğe durmalı
bütün bir yeryüzünü ışıtmaya durmalı
sadece sevgiyi yalnız sevgiyi erek edinip esenliğe durmalı
Ekmel ali okur
*
…HUZUR…
huzur; farkı fark edip varolanla yetinmeyi bilmektir
yani kendinin, doğanın ve evrenin künhüne varmaktır
huzur; sessizliğin sesinde tanrının sesini duyumsamaktır
bir zerreciğin içinde bile evreni temaşa edebilmektir
huzur; yalnızlığa en çok yalnızlığa bir başına hicrettir
en çok içe doğru coşku dolu lirik bir yolculuktur
huzur; tıpkı bir kaplumbağa gibi sakin ve sade olmaktır
her türlü gürültüden asude yaşamayı bilmektir
huzur; aynen bir güvercin gibi her bir yanı görerek yürümektir
tıpkı bir güvercin gibi diri ve canlı, pür neşe içinde yürümektir
huzur; bir kangal köpeği gibi uyuyup uyanmaktır
yani bir kangal köpeği gibi hayata duyarlı olmaktır
huzur; iyi olmaktır, iyilik yapmaktır ve hayata iyimser bakmaktır
yaşamın bütün bir sırrı bu üç şeyin ayırdın da olmaktır
kişi evrene her ne gönderirse en sonunda o döner gelir kendine
bu alemde hiç bir şey zayi olmaz en sonunda döner gelir kendine
ne aradıklarını bilmeyenler asla huzuru bulamazlar
huzuru bulanlar kendi özgür akıllarıyla akledenlerdir
huzur da, gazap da insanın kendi eliyle seçtikleridir
bundan gayrısı bir kuru laftır yani laf-ı güzaftır
Ekmel Ali Okur
*
..YAĞMUR..
sen
beni sev
ben de seni
bu sevgi değil ki
insan önce sevmeyi yalnız sevmeyi bilmeli
tıpkı arılar gibi
evet, tıpkı arılar gibi
hani arılar ballarını yapıp da
o gidecekleri yerlere alıp başlarını giderler ya
her ne olursa olsun
bir an olsun dönüp de geriye bakmazlar ya
işte seven insan da aynen böyle olmalı
eğer ki
bir insan sadece kendi kedine
kendi köpeğine ve kendi çocuğuna
yani sadece kendine ait olan şeylere
el uzatıp da başka gözlerde ki o bakışları
o bakışlardaki mahrumiyetleri, maduriyetleri görmüyor ya da göremiyorsa
işte o zaman onların yüreklerine rahmet yani şifa yağmurları uğramaz
onların yüreklerinde merhamet çiçekleri açıp meyvelere durmaz
işte
tam da bu yüzden
onların yürekleri çop çoraktır yani kup kupkurudur
onların yürekleri her ne yaparsa yapsınlar
her nere giderse gitsinler
her gittikleri yerlere azap ateşlerini de
yani o yürekleri kavrum kavrum yakan azap ateşlerini de yanlarında götürürler
Ekmel Ali Okur
*
KİTAP VE SEVGİ
kitap ve ben
ben yani bilgeliğe adanan yürek
bu evrende hep aradım hep güzeli en güzeli aradım
bildikçe bilmemenin al alazlarında aydınlanıp çoğaldım
zamanın döne döne, köpük köpük akıp giden
o coşkulu, o lirik ırmağında yunup arındım
kitap ve ben
ben yani erdemliliğe sadece erdemliliğe adanan yürek
bu alemde en çok üç şeyi sevdim
bilgeliği, çocukları, doğayı bir de bunları sevenleri sevdim
şiir
güzelliğin nefes alışıdır
kitap
bilgeliğin büyülü kutusu
sanat
güzelliği hep güzelliği arama edimi
şiir, kitap ve sanat
uçmağa giden yolda tükenmez azık
biz gelmedik didişip durmak için
bizim işimiz hep sevgiye çağrıdır
sevgiye gölge olan her sıfat bizden öte olsun
dileğimiz odur ki adresimiz hep sevgi, hep aşk olsun
Ekmel Ali Okur
Kitapları İçin: http://www.kitapyurdu.com/yazar/ekmel-ali-okur/37666.html
www.hepsi10numara.com
Bir önceki yazımız olan Ekmel Ali Okur'dan 10 Numara Bir Şiir başlıklı makalemizde ekmel ali okur ve şiir hakkında bilgiler verilmektedir.