Bir bireyin topluma ve kendisine yararlı hale gelebilmesinde en büyük etmenlerden biridir eğitim. Türkiye’de yıllardır eğitim adı altına verilen bu çarpık ve bozuk sistemin sorunları nedir ve neler yapılmalı?
Meeeee!
Eğitim (!) sistemimizin en büyük sorunu düşünmeyen, denilen her şeye inanan koyunlar yetiştiriyor olması. Bu çıkarımı 15-20 yaş arasındaki gençleri kısaca gözlemleyerek edinebilirsiniz. Peki bunu nasıl değiştirebiliriz? Öncelikle birey, sorgulayıcı olmalı. Bu, çocuklara küçük yaşlardan itibaren empoze edilmeli. Bunun yanı sıra, zırvalıklarla dolu olan günümüz ders kitapları, alanında uzman kişiler tarafından hazırlanmalı. Ve de en önemlisi Felsefe’ye verilen önem artmalı Türkiye’de. Felsefe, ek ders olarak değil, zorunlu olmalı. Çünkü birey düşünmüyorsa, ne matematik bilgisi, ne de coğrafya bilgisi onu toplum adına yararlı bir kişiliğe büründürür.
Öğret(e)me(yen)nler…
Biliyor musunuz? Sadece Finlandiya’da öğretmen maaşı, milletvekili maaşından daha yüksektir. Bu nedenledir ki, Finlandiya eğitim sistemi, dünyaca ünlü otoriteler tarafından en iyisi olarak anılır.
İşte bazı şeyler bu kadar basit. Öğrencinin öğrenmesi öğretenin öğretisine göre gayet farklılık gösterir. Peki, sorunlarımız neler?
Öncelikle, baştan aşağı cezalandırıcı bir algı üzerine kuruluyuz. Ödül yok, sadece istenildiği taktirde ceza verilmez. Evet ödül bu; ceza yok.
Okullarda müdürler, yüzlerce öğrenciyi toplar, başlar giydirmeye. “Ulan ne biçim adamlarsınız, tüh size, sizden bi’ halt olmaz” vs. Ancak, “günaydın öğrenciler, nasılsınız” diye başlasa “samimi bir eğitim yuvası istiyoruz”diyeceğine kendisi biraz samimi olsa değil mi? Ama yok, illa öğrencilere hakaret edecek ve kendi egosunu poh-poh’layacak.
Kısacası, bazen sorunu kendisinde araması gerek öğretmenin. Söylediği ve yaptığı her şeyin öğrencide etki bırakacağını bilmeli.
Bazı öğretmenlerde çocuğa ümitsiz bir vaka gibi bakıyor. Özellikle bu durum meslek liselerinde geçerli. Bunun çözümü aile tarafında, ki o daha zor.
8’den 5’e
Belki sistem, 8-5 arası iş sistemine öğrencileri hazırladığından belki de sorumsuz ve akılsız eğitim yöneticileri nedeniyle midir bilinmez, Türkiye gelişmiş çoğu ülkenin eğitim sisteminde bulunmayan bir saatlendirmeye sahip. İçi boş bilgilerle 8-9 saat maruz kalan bir gencin (özellikle de sistemin ne halt olduğunun farkındaysa) ruh halini düşünün ve gençten başarılı olmasını bekleyin. Elbet bu akılsavar sistemin insanı getirdiği bir nokta var ancak, hangi insan o noktadan memnun olur orası bilinmez.
İmam Hatip
Laikliğin kendisine aykırı olan bu olgu, Türkiye’nin zaten normalde berbat olan eğitim sistemini daha ileri götürmeye yaramıyor. Din’in öğretilen değil, yaşanan ve keşfedilen bir şey olduğunu algılamaktan aciz zihniyet, gençlerin eğitim haklarını sömürüyor ve toplum da buna seyirci kalıyor.
Sürekli Değişen Politika
Gelişmiş ülkelerin izlediği eğitim politikası, 20-25 yılda bir masaya yatırılır ve o süre zarfınca o sistem değiştirilemez, aynı şekilde işler. Bizim ülkemizde ise durum tam tersine işlemekte. Nitekim, şu 15 yıllık süre zarfında 13 defa değişen eğitim politikamızın ürünleri olarak muhteşem bir bilim altyapısına ve harika bir düşünür nesle sahibiz!
A-B-C-D-E
Einstein’ın ünlü bir sözü vardır, ‘eğer bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre sınar iseniz, o balık elbet başarısız olur’. Bu sistemde de aynısı geçerli. Öğrencinin hiçbir değeri yok, sadece ezberlediği şeylerin değeri var, o da sadece sistemce. Bir öğrenci, müziğe yetenekliyse ve bu durum ailesi tarafından fark edilemediyse o, müzik derslerimizde yer alan flüt, öğrencinin tek çıkar yolu olacaktır. Ve o flüt ile nereye kadar gidilir acaba. Çok az bulunan idealist öğretmenlerden biri o öğrencinin hayatını değiştirebilir. Ancak o idealist öğretmene kim kaybetti ki o öğrenci bulsun…
Atatürk’ü Kutsallaştırmak
Siyaset ve orduda olduğu kadar eğitimde de muhteşem işler başarmış bir lider Atatürk, ancak 12 sene boyunca her sene, bir insanı bir çocuğa aşılamak sadece o insan için yapılan iyi bir şey değil, aynı zamanda kötü bir şeydir de. Bu günkü Atatürk düşmanlığı, O’nu resmen bir Tanrı gibi öğreten sistemin halt yemesidir.
Kitap, Kitap, Kitap
Günümüz nesli öyle bir noktaya geldi ki, kitap okumanın verdiği hazdan mahrum kaldı. Bilinçsiz ebeveynlerin de bunda büyük bir payı var elbette ancak, hayatını eğitime adamış (veya adaması gereken) eğitimcilerin, okullarda öğrencileri kitap okumaya teşvik etmesi, benim hiç denk gelmediğim bir durum. Bu durumu öğrencinin kendisi değiştirebilir ancak, insan da o durumda ‘eğitim ne halt yemeye var’ diye sorabilir.
Yetenek ve İlgiye Veril(mey)en Önem
Her insan farklı kumaştan örülmüştür. Milyonlarca gence aynı yogmaları yutturmak (ehehe) ve devletin kendisine yararlı bireyler yetiştirmek istemek sanrım saçma bir istek olur. Gelişmiş üniversitelerimiz bu açığa kapatmaya çalışsa da liseler açısından tam bir düzensizlik içindeyiz. Ne diyelim, belki bir gün ranta, ihaleye verilen önem kadar eğitime önem verilir de ‘muhasır medeniyetler’ sıfatına kavuşmuş oluruz.
Sonunda Başkaldırış
Haber: http://talebe.org/gundem/365-liseden-ortak-bildiri-gericilige-gecit-vermeyecegiz-19710
M. Endülüs Özbay
endulusthegamer@gmail.com
Bir önceki yazımız olan Akıl ile Zeka Arasındaki 10 Fark başlıklı makalemizde akıl ile zeka arasındaki fark ve beyin hakkında bilgiler verilmektedir.
Bu yazı bir öğretmen tarafından mı yazıldı? Sanmıyorum! Eğer öyle olsaydı 1 değil, 3 değil, 5 bile az, kontrolden geçirilip öyle yayınlanırdı. Neden mi? İşte cevapları:
Alıntı cümle: Peki bunu nasıl değiştirebiliriz?
Doğru cümle: Peki, bunu nasıl değiştirebiliriz?
Alıntı cümle: Felsefe’ye verilen önem artmalı Türkiye’de.
Doğru cümle: Felsefeye verilen önem artmalı Türkiye’de.
Alıntı cümle: Ödül yok, sadece istenildiği taktirde ceza verilmez. Evet ödül bu; ceza yok. Doğru cümle:Ödül yok, sadece istenildiği takdirde ceza verilmez. Evet, ödül bu; ceza yok.
Alıntı cümle: Ama yok, illa öğrencilere hakaret edecek ve kendi egosunu poh-poh’layacak. Doğru cümle: Ama yok, illa öğrencilere hakaret edecek ve kendi egosunu pohpohlayacak.
Alıntı cümle: Elbet bu akılsavar sistemin insanı getirdiği bir nokta var…
Doğru cümle:Elbet bu akıl savar sistemin insanı getirdiği bir nokta var…
Alıntı cümle: Nitekim, şu 15 yıllık süre zarfında 13 defa değişen eğitim politikamızın…
Doğru cümle:Nitekim şu 15 yıllık süre zarfında 13 defa değişen eğitim politikamızın…
Alıntı cümle: Milyonlarca gence aynı yogmaları yutturmak (ehehe) ve devletin…
Doğru cümle: Milyonlarca gence aynı dogmaları yutturmak (ehehe) ve devletin…
Alıntı cümle: …eğitime önem verilir de ‘muhasır medeniyetler’ sıfatına kavuşmuş oluruz. Doğru cümle: …eğitime önem verilir de ‘muasır medeniyetler’ sıfatına kavuşmuş oluruz.
Ancak maksat 4. ve 10. maddelerden açıkça belli oluyor. Madem liseler karıştırılmaya çalışılıyor, kervana katılmaktan geç kalmayalım. Madem bazı dostlarımız 1970’lere öykünmek istiyor, yangına bir körük de ben sıkayım yüksek düşüncesi.
Bu yazının sizi neden rahatsız ettiğini anlamamakla birlikte, yazım hatalarının düzeltilebileceğini ancak yobaz ve gerici beyinlerin düzeltilmesinin maalesef çok zor olduğunu vurgulamak isterim. Öğrencilerimizin ‘mee’lemesine bir dur emek yerine, kendi çıkarcı düşünceleriniz için alet ettiğiniz Türkiye dönemleri geçmişte kalmıştır. Siz ve sizin gibi insanlar nereye gittiğimizi görmeye başladığında eminim çoğu şey olması gerektiği gibi ilerleyecektir.
Sayın admin (bu admin ne demekse, Türkçesi yok mu bunun?) diyorsunuz ki; “Bu yazının sizi neden rahatsız ettiğini anlamamakla birlikte, ” Anlaması çok zor değil, (adınız admin değil Arif olsaydı kolay anlardınız) demiştim ki; Ancak maksat 4. ve 10. maddelerden açıkça belli oluyor. Madem liseler karıştırılmaya çalışılıyor, kervana katılmaktan geç kalmayalım. Madem bazı dostlarımız 1970’lere öykünmek istiyor, yangına bir körük de ben sıkayım yüksek düşüncesi. Artık neden rahatsız olduğum anlaşılmış olmalı. Gelelim diğer ayrıntılara: 1- Dedim ki; Bu yazı bir öğretmen tarafından mı yazıldı? Sanmıyorum! Eğer öyle olsaydı 1 değil, 3 değil, 5 bile az, kontrolden geçirilip öyle yayınlanırdı. Ben yazıyı bir öğretmen gözüyle okudum ve kendi makale arşivime kopyaladım (4. ve 10. maddeler hariç.) Yazım hatalarının çokluğu karşısında girişte belirttiğim gibi öğretmen tarafından yazılmadığına hükmettim ve düşüncemi destekleyen cümleleri tek tek gösterdim. Şimdi ben bu yazıyı yazıyorum “gönder gitsin” butonuna basmadan tekrar gözden geçireceğim. Mesleğime bu yakışır. 2- Diyorsunuz ki; “yobaz ve gerici beyinlerin düzeltilmesinin maalesef çok zor olduğunu vurgulamak isterim”. İltifatınıza teşekkür ederim. Yakıştırdığınız “yobaz ve gerici” tanımlarından ne anladığınızı ben buradan kestiremem ama aynı sıfatları ben de size yöneltiyorum. Ben 1968 kuşağındanım, O yıllarda ülkemize ve insanlarımıza neler yaşatıldığına bizzat içinden şahit olmuş birisiyim. O yıllarda ben lise öğrencisi idim ve bugün sizin sahnelediğiniz oyunun orijinalini görmüş birisiyim. Ben 2016’ya geldim ama siz 1968’e gitmişsiniz, hangimiz gerici? 1968’de duyduğum sözler hala tekrar ediliyorsa hangimiz yobaz? 3- Gericilik ve yobazlık sakızı çiğnene çiğnene artık tat vermez oldu. Bırakın sizi eleştirenlere yeni bir bakışla karşı çıkın. Bakın karşınızdakiler size 1968’in diliyle hitap etmiyor. Demek siz bunda ısrar ediyorsanız “yobaz ve gerici beyinler” size ait olup “düzeltilmesi maalesef çok zor”. Ne dersiniz? 4- Ben 25 yıl öğretmenlik yaptım. Bu 25 yılın içinde Elektrik Laboratuvarı Şefliği, Müdür Yardımcılığı ve Müdürlük vardır. Ancak hiçbir öğrencime “mee” dedirtmediğim gibi hiçbir çıkar düşüncesine alet olmamaları gerektiğini öğrettim. (Bu durumda galiba “ilerici” sıfatını hak ettim galiba!). 5- Bu da son sözüm olsun, yine sizin cümlenizle; ” … kendi çıkarcı düşünceleriniz için alet ettiğiniz Türkiye dönemleri geçmişte kalmıştır. Siz ve sizin gibi insanlar nereye gittiğimizi görmeye başladığında eminim çoğu şey olması gerektiği gibi ilerleyecektir.” Geçmişin Türkiye’sine sizin gibi “ilerici, çağdaş, laik, batılı” kafalar hakimdi. Ama artık sizin borunuz ötmüyor. Bu geçeği kabul ediniz. Ama her şeye rağmen dilediğiniz gibi düşünmeye hakkınız var ama benim düşüncelerime hakaret etmememiz şartıyla. (Gördüğünüz gibi ben yazımın tümünde sizden cümleler alıntıladım ve düşüncelerimi sizin dilinizle size aktardım.) Yine de cevap hakkınız bakidir.