Edebiyatçıların oldukça tuhaf davranışlara sahip olduğunu bilir miydiniz? İşte ilginç, enteresan ve tuhaf alışkanlıkları olan ünlü edebiyatçılar…
Anton Çehov
Nabokov gibi kelebek peşine düşmek, Flannery O’Connor gibi tavuskuşu yetiştirmek, Ted Hughes gibi arı beslemek—aklınıza ne gelirse artık. Gerçek bir Bohemyalının bir kuyruksürene sahip olması gerekir. Çehov kendininkine “Svoloç” adını takmıştı ve hayvanı bir mektupta “sıçan ve timsah, kaplan ve maymun karışımı” olarak tarif etmişti. Çehov kuyruksüreni yaklaşık bir yıl besledikten sonra seyahate çıkacağı gerekçesiyle daha önce şiddetle “hayvan mezarlığı” olarak eleştirdiği Moskova hayvanat bahçesine bağışladı. Hayvan burada iki yıl daha yaşadı. Bugün gözetim altındaki bir kuyruksürenin ömrü ortalama 20 yıl.
D. H. Lawrence
D. H. Lawrence dut ağaçlarına anadan doğma tırmanmayı ilham verici buluyordu. Yazarın dutu sözgelimi akçaağaçtan neden daha çekici bulduğu ise belli değil. Saha araştırmasına elverişli bir alan bu. Ya da bir Lawrence fanatiğine ilk buluşma için önerilebilecek mükemmel bir fikir de olabilir. Veya yeterince kıllı biri Lawrence’ın çok sayıdaki ikametgahından birinin yanındaki dut türlerini tespit edip tarihi yeniden canlandırma karşılığında bilet kesebilir. Bu arada Lawrence uzun süreyle Meksika’da kaldığı dönemlerde tırmanmak için saguaro kaktüsünü tercih etmiş olmalı.
Nikolai Gogol
Nikolai Gogol’ün tutkusu operaydı ve tabii ki tuhaf bir takıntı değildi bu. Ancak Şostakoviç, Gogol’ün hikayesinden ilk kez yazarın ölümünden yaklaşık 80 yıl sonra sahnelenecek bir opera üretmişti. 1931’de Sovyet yetkililer tarafından farklı bir mezarlığa taşınmak üzere mezarı açıldığında Gogol’ün tabutunda yüzükoyun yattığı görüldü. Eğer müziğe tepki vermediyse, canlı canlı gömülmüştü ünlü yazar.
Immanuel Kant
Immanuel Kant, sabahları yataktan kalkabilmek için bir yardımcıya ihtiyaç duyuyordu, çünkü battaniyelere adamakıllı sarınmadan uyuyamıyordu. Bu operasyon, her sabah tam 05:00’te başlıyordu, ta ki yardımcısı aşırı içki içme alışkanlığı edinmesi nedeniyle kovulana kadar. Bu örnekte Kant’ı anlayışla karşılamak zor. Bugün online alışveriş sitesi Café Press’ten Kant Battaniyeleri satın alabiliyorsunuz.
Jeremy Bentham
Filozof Jeremy Bentham kemiklerinin ayrıntılı bir incelemeden geçirildikten sonra güzel siyah takımlarından birinin içine doldurulması ve elinde yaşlı köpeği olduğu halde her zamanki sandalyesine oturtulup University College London’da halka açık olarak sergilenmesini vasiyet etmişti. Bentham hâlâ orada dursa da başı bir balmumu kopyasıyla değiştirilmiş durumda, çünkü orjinali kendisini korumaya yönelik tüm girişimlere inatla karşı durdu.
Charles Dickens
Charles Dickens’ın iki kuzgunu, iki St. Bernard’ı, iki Newfoundland’ı, bir spanyeli, bir mastiff’i, bir Pomeranian’ı, bir kedisi, bir kanaryası ve bir de midillisi vardı. Adları sırasıyla Grip I, Grip II, Sultan, Linda, Don, Bumble, Timber, Turk, Mrs. Bouncer, Williamina, Dick ve Newman Noggs’du. Dickens, Grip I’i yediği kurşun boyası nedeniyle öldükten sonra tahnit ettirip çerçevelettirdi. Halen Philadelphia Free Library’de olan kuşun Charles Dickens’ın Amerikalı çağdaşı Edgar Allen Poe’ya en ünlü şiiri “Kuzgun”u (The Raven) kaleme alırken ilham verdiği—Barnaby Rudge vasıtasıyla—düşünülüyor.
Friedrich von Schiller
Friedrich von Schiller meyvesineği toplardı. Daha doğrusu gençliğinin meyve bahçelerine ilişkin hatıralarından ilham almak için masasının altına çürük elmalar yerleştirirdi. Doğru sözcük konusunda tereddüt ettiğinde elmayı çabucak koklar ve aradığı sözcüğü buluverirdi. Bu alışkanlığı kendisinden daha genç dostu Goethe’yi şaşkınlığa uğratmıştı. Oysa Goethe’nin masasında Schiller’e ait olduğuna inandığı bir kafatası tutma alışkanlığı daha da tartışmalı. Schiller’in gerçek kafatasının nerede olduğu ise bir muamma olmaya devam ediyor.
Katherine Anne Porter
Katherine Anne Porter son yıllarında—90 yaşına gelmişti—dairesinde meksikaçamından yapılmış, canlı renklere boyalı bir tabut bulunduruyordu. Tabutun yanında dikilip ölçülerinin bedenine uygunluğu konusunda yorum yaparak konukları irkiltmekten keyif alıyordu Porter. Ölümle öteden beri tuhaf bir içli dışlılığı vardı—20’lerinde iki kez ölümün kıyısından dönmüştü. Porter, sonunda bu tabutla gömülmedi—söz konusu tabut halen Maryland Library’nin Katherine Anne Porter Odası’ndaki bir vitrinde sergileniyor.
Marianne Moore
Marianne Moore’un muhtemelen otomobillerle ilgili bir takıntısı yoktu ancak hiç kimsenin sözcükleri bir şair kadar iyi bilemeyeceğini düşünen Ford, ondan yeni modelleri için ilham verici isimler bulmasını istemişti. Şirket, ne yazık ki şairin “Mongoose (Kuyruksüren) Civique” (ömrü 20 yıl mı olacaktı?), “Resilient Bullet”, “Ford Silver Sword”, “Varsity Stroke”, “Pastelogram”, “Andante con Moto” ya da “Utopian Turtletop” gibi önerilerine yüz vermedi. Arabaya sonunda “Edsel” adı konuldu.
Sezai Karakoç
Mona Rosa şiiriyle tanınan, sonra medeniyet eksenli şiir ve yazılarıyla Türkiye’nin önemli düşünürlerinden olan Sezai Karakoç asla fotoğraf çektirmez. Kendisinin olan fotoları ondan gizli çekilmiştir.
*
Hazırlayan:
Selim Yolalan
selimyolalan@gmail.com
Bir önceki yazımız olan 10 Aşk Şiiri başlıklı makalemizde aşk şiirleri, en güzel aşk hikayesi ve genç kalemlerden şiirler hakkında bilgiler verilmektedir.