“Sen peygamber misin?” diye sormuş.
Adam:
“Evet”, diye cevap vermiş.
Halife:
“Peki, kime gönderildin?”
Adam:
“Bıraktınız mı ki beni, birine gideyim! Tam gönderildiğim an beni hapse attınız”, demiş.
NASIL YETİŞECEKSİN?
II. Mahmud zamanında devlet erkânından biri iftar yemeği vermiş. Şair İzzet Molla da davetliler arasındaymış. Yemek yenmiş, yatsı namazı vakti gelmiş. Yatsı namazından sonra Teravih namazına başlanmış. Fakat imam iki secdeyi bir edecek kadar hızlı kıldırıyormuş. Daha beş dakika olmadan onuncu rekâtı kılmışlar. O sırada dışardan gelen biri namaz kılındığını görünce, “ben de namaza katılayım” diye düşünüp cemaate tam katılacakmış ki, imam selam vermiş. Adam yazıklanarak “yetişemedim” demiş.
İzzet Molla adama dönüp şöyle demiş:
Be adam biz namazın içindeyken yetişemiyoruz, sen dışardan geldiğin halde nasıl yetişeceksin?
Bir gün, Timurlenk, huzuruna gelen Nasreddin Hoca’ya:“Hoca Efendi, demiş. Her zaman beni sevdiğini söyler durursun. Bunu ispat etmek ister misin?”
Nasreddin Hoca:
“İspata hazırım”, cevabını vermiş.
Timurlenk pencerenin önündeki büyük havuzu gösterip:
“Öyleyse, kendini bu havuza at bakalım”, demiş.
Nasreddin Hoca, telaşla kapıya doğru yürümüş.Timurlenk sormuş:
“Nereye gidiyorsun böyle Hoca Efendi?”
Nasreddin Hoca cevap vermiş:
“Önce yüzme öğrenmeye giriyorum devletlim!”
HANGİ YÜZLE?
Sair Eşref, kaymakamlığı sırasında, başına buyruk hareket edermiş, Vali paşanın direktiflerine pek aldırmazmış. Vali, Eşref’in bu tutumuna karşı tahammülünün iyice azaldığı günlerden birinde bir maruzat için huzuruna çıkan Eşref’i paylamış:
“Hangi yüzle benim karşıma çıkıyorsun Eşref?”
Eşref hiç sükûnetini bozmamış:
“Hangi yüzle olacak paşam, Allah’ın huzuruna çıkacağım yüzle.”
KONUK
Ünlü filozof Sokrates’in evine, bir gün çok sayıda misafir gelmiş. Yemeğe kalmaları gerekince, karısı Sokrates’i mutfağa çağırmış: “Görüyorsun, çok az yemeğimiz var. Bunlar, konuklara yetmeyecek, acaba ne yapsak?” Sokrates, düşünmüş, sonra:
“Gelen misafirler tok gözlü, alçak gönüllü iseler yeter,” demiş. Yok, eğer bunlar aç gözlü, kendini beğenmiş kimselerdense, ne yapsak yetişmez.”
HERKES VERMELİ!
Neyzen Tevfik’in bir akşam hovardalığı tutmuş:
“Getirrr, oğlum beylere de birerrr şişe”, diye ısmarlamış. “Ben içerrrken herrrkes de içmeli!”
O içerken herkes de içmiş.
Ayrılma saati geldiği zaman Neyzen, çıkarıp masanın üzerine bir beş kağıt koymuş ve:
“Ben parrra verirken herkes de vermeli, diye narayı basmış…”
CÖMERTLİĞİN BÖYLESİ!
Harun Reşid bir gün, Yahya bin Halit, Kâtip Halid, İshak bin Brahim ve Ebu Nuvas ile birlikte hepsi halk kıyafeti giymiş oldukları halde tebdil üzere Bağdat sokaklarına çıkmışlar. Halka karışmak için Dicle üzerinde yabancı bir kayıkçının kayığına binmişler. Kayığa altıncı yolcu olarak halktan birisi de binmiş. Ancak Harun bu adamdan kısa sürede sıkılmış ve onu kayıktan çıkartmaya niyetlenmiş. Ebu Nuvas “Bu işi bana bırakınız efendim, ona hiçbir kötülük yapmadan kayıktan çıkartırım.” demiş. Ebu Nuvas biraz sonra ortaya bir laf atmış:
“Bir gün boyunca bütün yiyecekleriniz benden!”
Harun Reşid bu söze ilaveten:
“Bir gün boyunca içeceklerinizi de benden.” demiş.
Sonra sırasıyla Yahya:
“Bir gün boyunca kokularınıza ben kefilim”, demiş.
Halit de,
“Bir gün boyunca çerezlerinizi ben karşılayacağım ne kadar yerseniz yiyin”, demiş.
Sıra İshak’taymış:
“Bir gün boyunca ben de sizi zengin edeyim, malımdan ne isterseniz vereyim”, demiş.
Ebu Nuvas bu sefer adama dönmüş ve “Sen bize ne yapacaksın, neyi üstleniyorsun?” diye sormuş. Adamın bu masraftan kaçınıp gitmesini bekleyenler, şaşırtıcı bir cevapla karşılaşmışlar:
“Bir gün boyunca sizden ayrılmamak da benden olsun.”
YEMEĞİN MİKTARI!
Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân doktoruna, “Bir günde ne kadar yemek yemeli?” diye sormuş. Doktoru: “Üç yüz gram kadar yeter”, demiş. Bunu az bulan Babegân, “Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki? diye sormuş doktora. Doktor şu karşılığı vermiş: “Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.”
BANA GİTMEK YAKIŞIRDI!
Behlül kendi halindedir. Kalabalıktan kaçar kuytulara çekilir. Cuma namazlarını bile kenardaki, köşedeki mescitlerde kılar. Bir zaman sonra fitneciler gelmiş ve Harun Reşid’e demişler ki “Başkası neyse de sultanım. Ama kardeşinizin gibi gördüğünüz Behlül’ün burada olması gerek. Hutbenizi mutlaka dinlemeli ve namazı ardınızda eda etmeli.” Halife:
“Niye, bu kadar önemli mi?”
“Cahil halk kardeşinizin size karşı tavrı olduğunu sanabilir. Böylesine sevilen birinin muhalif olduğunu düşünebiliyor musunuz? Allah saklasın, saltanatınız sallandı demektir.”
“Peki, ne yapmalıyız?”
“Onu cebredin, cuma namazlarında mescidinize gelsin.”
Ferman iletildiğinde Behlül itiraz etmemiş. Harun Reşid hutbeye çıktığında o da herkes gibi dikkatle dinlemiş. Namaza durulduğunda ilk safta yerini almış. Ancak ikinci rekâtın ortasında olmayacak bir şey yapmış. Ansızın selam verip dışarı çıkmış. Şimdi iş öncekinden de çetrefillidir. Öyle ya halk “Acaba Behlül namazı niye bıraktı” demez mi? Harun Reşid telaşla Behlül Hazretlerini aratıp, buldurmuş. Kırgın bir sesle “Mescidden niye ayrıldın?” demiş, “Hem öyle kıraatteyken çıkıp gitmek de neyin nesi?”
“Sen iftitah tekbiri aldığında komşu ülkeye savaş açmayı düşündün mü?”
“Düşündüm.”
“Fatiha okurken vergileri artırdın, zamı sure okurken asker topladın.”
“Tamam, bunların hepsi doğru.”
“Rükûda sefere çıktın, secdede savaşa tutuştun. Tekrar ayağa kalktığında muzaffer bir komutandın ve kralın güzel kızı ayaklarına kapandı.”
“İyi de, bunların konumuzla alakası ne?”
“Şimdi elini vicdanına koy ve doğruyu söyle sen bunu nikâh ettin mi etmedin mi?”
“Ettim.”
“Ve karı, koca başbaşa kaldınız…”
“Kaldık.”
“Eee daha ne? Bana da gitmek yakışırdı herhalde.”
BEN DE BİLİRİM!
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: “Sen sır saklamayı bilir misin?” diye sormuş. Vezir: “Evet hünkarım, bilirim” dediğinde, Yavuz cevabı vermiş: “Ben de bilirim.”
*
Adem Suat
ademsuad@gmail.com
Bir önceki yazımız olan En Çok Bağış Yapan 10 İşadamı başlıklı makalemizde iyilikler, kurandan iyilik örnekleri ve neden iyilik yapmalıyız hakkında bilgiler verilmektedir.