Malik Bin Nebi (1905-1973): Hayatını sömürü-sömürge ilişkilerini düşünmek ve bunlara bir cevap üreterek Cezayir’in bağımsızlığı için mücadele etmek üzerine şekillendiren Malik bin Nebi, siyasi-fiziki bağımsızlığın “zihni bağımsızlık” anlamına gelmediğinin altını defalarca çizerek; İslam ümmetini, fikirsel bağımsızlığa davet etmiştir. Tarihi olay ve hareketleri “şeyler/eşya”, “şahıslar” ve “fikirler” dünyasının etkileşimi üzerinden açıklayan Nebi, bu üç dünyadan hangisi hâkim olursa onun sözünün geçeceğini söyler. Tabii ki, kendisine göre “fikirsel” dünyanın hâkimiyetini sağlamak, arzu edilen yepyeni bir dünyaya kavuşmakta önemli ve gerekli bir adımdır. Öte yandan, Nebi’nin kitaplarına göz attığınızda muhakkak bir “medeniyet” vurgusu görürsünüz. Müslümanların temel probleminin medeniyet problemi olduğunun altını çizen Nebi, zihni dönüşümler yaşamayan insanların şahit oldukları diğer tüm değişikliklerin sahte ve/veya geçici olduğuna vurgu yapar.
El-Mevdudî(1903-1979): Müfessir, âlim, yazar. Mevdûdi, 20. yüzyılda yaşamış en önemli âlimlerin başında gelmektedir. O âlim, düşünür ve lider kimliğini bir arada taşıyabilen yakın tarihin şahit olduğu ender birkaç insandan biridir. İlimle dolu dolu geçen hayatı, bitmek bilmeyen azim ve çalışkanlığı, ümmetin yaşadığı sıkıntıları merkeze alarak yazdığı eserleri; hapis, idam cezası, hastalık ve hicretle geçen 76 yılık ömrüyle Mevdûdî, hayatı ve fikirleri üzerine çokça durulması gereken çağımız Müslüman önderlerindendir.
Bediüzzaman Said Nursi(1878-1960): Bediüzzaman, 20. yüzyılda yetişmiş en büyük İslam âlimlerinden biridir. Hayatı boyunca İslam ahlakını savunmuş, materyalist felsefeye, din ve mukaddesat aleyhtarı insanlara karşı büyük bir mücadele vermiştir. 6000 sayfalık dev eseri Risale-i Nur, hem çok derin bir Kuran tefsiri, hem de materyalist felsefeyi çürüten ve iman hakikatlerini en iyi şekilde ortaya koyan çok önemli bir eserdir. Bediüzzaman, mütevazı üslubuyla ahiret, kader, iman gibi birçok konuyu o güne kadar hiç açıklanmamış bir şekilde anlatmıştır. Bediüzzaman, İslam ahlakına karşı dünya çapında büyük saldırıların boy gösterdiği 20.yy da materyalizmin karşısında İslam tarihinin en büyük mücadelelerinden birini vermiş ve milyonlarca insanın imanının kurtarılmasına vesile olmuştur.
Muhammed İkbal(1877-1938): Pakistanlı İslam âlimi, şair, filozof ve politikacı. Şiirleri çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındadır. Allâme İkbal olarak da bilinir. Hindistan’daki Müslümanların bağımsızlık mücadelesini ilk defa dile getiren kişidir. Şiirlerinde Mevlânâ’nın etkisi büyüktür. Muhammed İkbal ülkesinin siyasetine de katılmış ve halkını bu konularda yönlendirmişti. Onun bu konudaki düşüncesi ise, “Siyaset; çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir” şeklinde idi. Müslüman Hintli mücahitler adıyla yazdığı şiirleri Hindistan’daki Müslümanların hareketlenerek İngiliz sömürüsüne başkaldırmalarında ve Pakistan’ın kuruluşunda büyük tesiri olmuştu. Bu yönüyle İkbal, Mehmet Akif Ersoy’a da benzetilmiştir. Kurtuluş savaşında Pakistan halkını örgütleyerek Türkiye’ye maddi yardımda bulunmuştur.
Ali Şeriati(1933-1977): İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar; özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. Marksist düşünceden yaptığı alıntılar ve türetmeler ve bunların kendi zamanındaki İran’a ve çevresine adapte edilmesi ve Marksizm kritiği ile birlikte çağdaş İslam düşüncesi ve devrimcilik açısından ortaya koyduğu çeşitli sonuçlar ve yarattığı ilgi sebebiyle, gerek önemli çağdaş İslam düşünürleri arasında gerekse İran’daki devrimci İslam’ın babası ve İran İslam Devrimi’nin baş düşünürü olarak anıldığı olmuştur. Düşünceleri genel olarak “İslam’a dönüş” -“öz” e dönüş- başlığı altında toplanabilir ve bilimsel kaynaklara dayanması, sosyoloji vurgusu yapması ve Batı metodolojisini, çeşitli açılardan eleştirmekle birlikte çeşitli açılardan yapıcı bir şekilde kullanması(ki sosyoloji gibi çeşitli bilimler ve Batı düşüncesinde ortaya çıkan çeşitli fikirlerin, örneğin bazı Marksist fikirlerin, İslam’ın özünde de daha farklı bir şekilde ortaya konduğunu da savunur) sebebiyle moderndir ve gelenekçilikten uzak olduğu gibi gelenekçi görüş ve kesimlere eleştirel yaklaşır nitekim bu sebeple eleştirildiği veya çelişki ile suçlandığı olmuştur. Bu tarzından yola çıkarak kendisi hakkında “sosyolojiyi İslamlaştırmaktan” ziyade “İslam’ın sosyolojik” bir okumasını yaptığı da söylenmiştir.
Aliya İzzetbegoviç(1925-2003): Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanı. 20.yy İslamcılık tarihi açısından istisnai bir yere sahiptir. Bu özel konum onun ve arkadaşlarının Bosna Savaşı sırasında verdiği destansı mücadeleye indirgenemez. Aliya’nın İslam anlayışı, sosyal bilimlerdeki ve felsefedeki Doğu-Batı karşıtlığıyla hesaplaşması ve onu aşmasıyla benzerlerinden ayrılmaktadır. Bu tebliğde, Aliya’nın İslamcı düşünceyi temellendirmekte kullandığı bütüncü(l) yaklaşım ontolojik ve epistemolojik boyutlarıyla ele alınacaktır. Dolayısıyla bu tebliğin konusu, Aliya’nın Batı felsefesine içkin olan dikotomilerle nasıl hesaplaştığı, bu çerçeveden hareketle İslami düşünceyi nasıl temellendirdiği ve bu düşünceyi İslamcı mücadelenin temeline nasıl yerleştirdiğidir. Bu haliyle Aliya İslamcılığının uçlara kaymak ya da çekilmek yerine, “hayatın gerçeğine” nüfuz etmeye çalıştığı söylenebilir ki, bu vasıf, onun düşüncesine çağdaşı pek çok İslamcının sahip olmadığı bir derinlik, doğallık ve “hakikilik” kazandırmıştır.
Fazlurrahman(1919-1988): Adına “İslamî Çağdaşlaşma” diyebileceğimiz projesi çerçevesinde Fazlurrahman, bugün İslam adına elimizde bulunan ne varsa tartışılıp sorgulanması ve yenilenmesi gerektiği fikrindedir. Bundan sadece kısmen Kur’an istisna tutulabilir. Metodolojik (Usul’e yönelik) çalışmalarıyla dikkat çeken ve ağırlıklı olarak akademik camia arasında etkili olduğu gözlenen Fazlurrahman, Tasavvuf’tan Hadis’e, Fıkıh’tan Kelam’a kadar İslamî disiplinlerin tümü hakkında yenilikçi/modernist bir yaklaşımla kelam etmiş birisi olarak, kendisinden sonraki modernist fikirlere ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
Seyyid Kutub(1906-1966): Mısırlı yazar, müfessir ve düşünce adamıdır. Mısır’da Müslüman Kardeşler üyesi olmasından dolayı idam edilmiştir. Seyyid Kutup İslâma inanmış ve inandığı davanın gerçekleşmesi için de birçok çalışmalar yapmış büyük bir şahsiyettir. Birçok kıymetli kitap yazmıştı. Başta Kur’an-ı Kerimin bir tefsiri olan “Fi zilal-i Kur’an” olmak üzere hemen hemen her konuda eseri vardır. Özellikle İslâmi konularda, edebiyat ve eğitim konularındaki eserleri daha çoktur. Bunlardan hemen hemen hepsi de Türkçeye çevrilmiştir.
Yusuf el Karadavi(1926-): Mısırlı din bilgini ve Dünya Müslüman Âlimler Birliği başkanı. Şeyh Yusuf Karadavi ılımlı âlimlerden biri olarak biliniyor. Fetvalarındaki mutedil çizgisi Müslümanlar nezdinde fetva ve kitaplarının yayılmasını sağladı. Foreign Policy ve Prospect dergilerinin oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entelektüeli listelerinde, 2005 yılında 56.-2008 yılında 3. sırada yer almıştır.
Mahmud Muhammed Taha(1909-1985): Sudanlı fikir ve siyaset adamı. İngiliz sömürgesine karşı Sudan’ın bağımsızlığını desteklerken, aydınların ve geleneksel ulemanın sömürgecilere takındığı teslimiyetçi tutumu şiddetle eleştirdi. Hayatlarında ve savundukları fikirlerde birçok ortak nokta bulunmasına rağmen çağdaşları Seyyid Kutup ve Mevdudi kadar tanınmadı.
*
*
Safure Nermin Öz
az@ahirzaman.com.tr
www.hepsi10numara.com
Maviçatı Yayınları – Biyografi Seti (Bilim & Felsefe) 15 Kitap
Bir önceki yazımız olan İdam Edilen 10 Müslüman Alim başlıklı makalemizde din, dindar kadınlar ve dini sorular hakkında bilgiler verilmektedir.