Georges Politzer, her şeyden önce ‘gülüştür’. Meydan okumanın gülüşü; başkaldırmanın değil, devrimcinin gülüşü; anarşistin değil, tarihin mahkumiyet hükmünden kurtulmak için eski dünyanın güçleriyle açıkça alay eden Marksist’in gülüşü. Zincirler içinde Pucheu’nün karşısında, Gestaponun işkenceleri içinde bile, galip gelenin gülüşü; infaz mangasının karşısında, galip gelenin gülüşü. ( Felsefenin Başlangıç İlkeleri kitabından alıntıdır.)
”Halk dilinde, filozof denince, ya bulutlarda yaşayan bir kimse, ya her şeyi hoş gören, hiçbir şeye ”aldırmayan” kimse anlaşılır. Oysa tam tersine, filozof, bazı sorunlara, kesin,açık yanıtlar getirmek isteyen kişidir ve felsefenin, evrenin (dünya nereden geliyor? nereye gidiyoruz? vb.) sorunlarına bir açıklama bulmak istediği dikkate alınırsa, elbette ki, filozofun pek çok şeyle uğraştığı ve, söylenenin tersine, ”çok şeye aldırdığı” görülür.
Öyleyse, felsefeyi tanımlamak için, felsefenin, evreni, doğayı açıklamak istediğini, en genel sorunları incelediğini söyleyeceğiz. Daha az genel sorunlar, bilimlerce incelenir. Öyleyse felsefe, bilimlerin uzantısıdır, şu anlamda ki, felsefe, bilimlere dayanır ve onlara bağlıdır.”
Barış uğruna savaş verilmeden, özgürlüğü savunmadan ve bu amaçlar için savaşıma yarayan düşüncelerin tamamı savunulmadan, ekmek için mücadele verilemez.
Materyalist, varlığın nerede olduğunu, düşüncenin nerede olduğunu, bütün durumlarda tanımasını ve somutlaştırmasını bilendir.
İnsanlar, bilinçli olarak kendi amaçları doğrultusunda, tarih nasıl bir biçim alırsa alsın, kendi tarihlerini yaparlar. Başka başka doğrultularda etki eden sayısız iradenin ve bunların dış dünya üzerindeki çeşitli yansımalarının bileşkesi, tarihi oluşturur.
Demek ki, bilinemezci, yaşamın gidişine ve bilimin yapısına gelince materyalisttir. Ancak materyalizmi doğrulamaya cesareti olmayan, her şeyden önce idealistlere sorun çıkarmamaya çalışan ve dinle çatışma haline girmemeye özen gösteren “Utangaç bir materyalisttir”.
…O halde, mantık ile metafizik birbirine sıkı sıkıya bağlıdır; mantık, her şeyi çok belirli bir biçimde sınıflandırma yolunu tutan, bu bakımdan bizi, şeyleri kendi kendileriyle özdeş görmeye zorlayan, sonra bizi, seçmek, evet ya da hayır demek zorunda bırakan ve sonuç olarak, iki durum arasında, örneğin yaşam ile ölüm arasında, üçüncü bir olanağı kabul etmeyen bir düşünce metodudur.
…her teori, zorunlu olarak, pratiğe dönmelidir ve bu, iki nedenden böyle olmalıdır: birincisi, teori, kesin olarak pratik tarafından yaratılmıştır, dünyayı seyreden hevesli bir hoş merak için değil, dünyayı değiştirmeye yardım etmek için kurulup hazırlanmıştır; ikincisi, madem ki gerçek, kesiksiz hareket ve değişikliktir, kendi kendine yeterli olmaya çalışan bir teori, kısırlaşır, artık ölü bir dogmadan başka bir şey değildir; ısrarla, durmadan pratiğe dönmezse, bilgi süreci duraklar, artık gerçeğin gittikçe daha kesin, daha şaşmaz bir yansısını elde etmek, teorinin yetersizliklerini düzeltmek, dünya bilgisini derinleştirmek olanaklı olmaz.
Ona, bütün olguların çözümünü verecek bir dogma değil, ama hiçbir zaman aynı olmayan koşulları ve olguları hesaba katan bir yöntem, teoriyi pratikten, düşünceyi yaşamdan hiçbir zaman ayırmayan bir yöntem gerektiğini düşünüyoruz.
Eğer çok sık yanlış yapıyorsak, bunun nedeni, tek yanlı düşünüş tarzını uygulamamızdandır.
Çelişki, asla ortadan kaybolmayacak zıtlık şeklinde oluşur. başlangıcındaki kendiliğinden başlayan mücadele, zamanla bilinçli ve yöntemli olur.
Bu sözlerin hepsi, Felsefenin Temel (Başlangıç) İlkeleri kitabından alıntıdır.
Okuyunuz: Felsefenin Başlangıç İlkeleri
M. Endülüs ÖZBAY
muhammedendulus@gmail.com
Bir önceki yazımız olan Ateizm'i 10 Maddede Anlamak başlıklı makalemizde ateist sözler, ateist ünlüler ve ateizm hakkında bilgiler verilmektedir.