Aşk, insanı gerçek bir insan yapar / Aşkın Şairi ve Yazarı Adem Özbay ile hoş bir hasbihâl
Bazı insanlar vardır; sizinle aynı ortamlarda yaşarlar, yerler, içerler… Kısaca sizden biridirler… Bununla birlikte taşıdıkları o kocaman yüreklerinin pozitif ruh esintilerini her zaman hissetmeniz mümkündür. O sizden biri gibi görünse de, aklı ve kalbiyle çok derin boyutlarda seyahat ediyordur aslında. Yüreği dopdoludur duygularla, insan sevgisiyle… Hiçbir zaman ‘ben bilirim’ edasıyla dolaşmazlar ortalıkta, olgun bir başağın boynunu bükmesi misali, mütevazılığı elden bırakmazlar hiç…
Kimden mi bahsediyoruz? Siz belki de onu aşk şairi ya da aşk yazarı diye tanısanız da gazetecilikten yöneticiliğe, yazarlıktan şairliğe, araştırmacılıktan bilgisayar teknolojilerine, reklamcılıktan patronluğa ve daha birçok sahada kendini ispatlamış bir atom karıncadan bahsediyoruz tabii… Adem Özbay, Ocak ayında yayınladığı ‘Aşk Terapi’ isimli yeni romanıyla gündeme oturmuş vaziyette. New York’taki bu değerli dostumuzun kapısını, bir söyleşi için ısrarla çaldık. Önce pek sıcak bakmasa da, biz onun bu mütevazılığının farkındalığında olarak belki biraz fazla ısrarcı olduk. Amacımıza da ulaştık.
Şimdi gelin, Adem Özbay ile aşka, hayata ve yazdığı romana dair olan hasbihâlimize eşlik etmeye başlayın.
Adem Hocam, öncelikle hoş geldiniz. İlk sorumuz şöyle olsun: Hayat nasıl gidiyor?
Hayat her zamanki gibi çok güzel gidiyor. Aslında hayatın gidişinin şekil değiştirdiği yok. Mesele, insanın nasıl gittiği… İnsan kendisinde bir sorun olunca, hayatta da bir sorun var sanıyor. Oysa hayat bu konuda oldukça masum…
Bir süredir yeni deneyimler için yurtdışındayım. Yeni insanlar, yeni hayatlar, yeni vakalar öğrendim. Bu, kendi adıma çok faydalı bir süreç oldu.
Hayatı sevmeyi biraz geç öğrendim ama iyi ki öğrendim diyorum. Artık hayatla didişmeyi bir kenara bıraktım. Anlayacağınız hayat ve ben kol kola yürümüş gidiyoruz.
‘Aşka Gittim Dönmeyeceğim’ isimli romanınızı zevkle okuduktan sonra, yeni romanınız olan ‘Aşk Terapi’yi de heyecanla bir çırpıda okuyuverdik. Size ‘Aşk Terapi’yi yazdıran şey ne oldu?
‘Aşk Terapi’ aslında benim ‘Aşka Gittim Dönmeyeceğim’ romanımın devamı olan bir kitap. Okuyanlar bilir; o kitabı aşk mağduru bir erkek yazmıştı. Bunu ise o erkeğin sevdiği kadın yazıyor.
Malum, konu aşk olunca konuşmak kolay ama yaşamak zor… Aşkın, hele ki sonu ayrılıkla bitmiş bir aşkın, insanı hırpalayan bir tarafı var. Bu, kimi zaman intihara kadar gidebilecek bir kötü süreç haline dönüşebiliyor.
Ben ise kitaplarımda acının olgunluğa dönüşen tarafıyla ilgileniyorum. Acıları yadsıyamayız. Hayatımızda varlar. Sorun, acıyla olan iletişim biçimimizde. Eğer acıyla doğru bir içselleştirme yolculuğu yaparsak, acı insanı olgunlaştırır ve bilgeliğini artırır.
Yayınlanmış birçok kitabınız var, makale ve denemeleriniz var. Yazılarınızın çoğunda ‘aşk’ temasını ince ince dokuduğunuz gözden kaçmıyor. Sizce nedir bu aşk?
Aşkı tanımlamanın zorluğu, herkesin aşkı algılayışının farklığında yatıyor. O yüzden aşk için herkesin tanımı ayrı. Doğrusu da bu bence…
Benim için aşk aynadır. Seni, başka bir surette sana gösterir. İnsan âşık olduğu insanda da kendi mükemmelliklerini görmek ister. Zaten aşkların büyük başlayıp küçük bitmesinin sorunu da bu… O mükemmelliğin olmadığını görünce, kendi beklentilerimizi değil, karşıdakini suçluyoruz… Aşkı abartmadan, doğal bir süreçte yaşarsak, ruhumuzu gerçekten doyurur. Aşk faydalı bir şeydir. Onu zararlı hale getiren insanın kendisidir.
Kitaplarınızın birçoğunda, yazdıklarınızın içinde duygusal bir çocuğun masum yüzü aksediyor yüzümüze adeta… Sizin içinizde böyle naif bir çocuk var sanki… Ne söylersiniz bu hususta?
Çocukluğum küçük ve güzel bir köyde, tarlalarda çalışarak, inek otlatarak, madenci babamın servisini bekleyerek geçti. Sonrasında ise kendimi metropollerde buldum. Ankara, İstanbul, Moskova, Kasablanka, Paris, New York… Devasa binalar arasında, hiçbir zaman çocukluğumunki kadar sahici yaşayamadım.
Çocukluk duygularımın büyüdükçe nasıl da dönüştüğünü, yalnızlaştığımı gördüm. Bilinçli bir şekilde olmasa da içimde bir yerlerde o çocuk hep yaşasın istedim galiba. Yaşıyorsa ne mutlu bana.
Yazdıklarınız ve yaşantınızla “kendin olmak” felsefesini işliyorsunuz ince ince… Sizce “kendin olmak” nasıl bir şeydir? Başarılı insanlar kendileri olmuşlar mıdır?
Kendin olmayı çok önemsiyorum. Biz toplum olarak biraz taklitçi bir yapıya sahibiz. Sorgulamıyoruz. En değerli hazinemiz olan inançlarımızı bile dedelerimizden, din kültürü derslerinden ne gördüysek öyle kabul ediyoruz.
Kendin olmak özgür olmaktır. Özgür olmayan insan yoksul insandır. Özgürlük ise insanı zengin yapar. İnsan olarak düşünmek, sorgulamak, araştırmak zorundayız. Bu aklın bizden daha büyük ağaçlara değil de bize verilmesinin bir sebebi vardır. O da kendin olmaktır.
‘Aşk Terapi’de olsun, diğer kitaplarınızda olsun, kendinizi anlattığınız oldu mu hiç?
Zannımca yazar demek, kendi hikâyesini başkalarının üzerinden anlatmayı becerebilen insan demektir. Hikâye bize ait olmayabilir. Anlattığımız kişileri hiç tanımıyor da olabiliriz. Ama her kitabın ruhu, yazarın ruhundan bir parçadır. Kitaplar hem beni anlatıyor, hem beni anlatmıyor. Öyle bir şey işte…
Âşık bir insan nasıldır sizce?
Gerçek insandır. Aşk, insanı gerçek insan yapar. Aşkın bedenimizi, ruhumuzu yakarak, içimizdeki hakiki özü bulduran bir gizemli tarafı vardır. Gerçek bilmenin, sahici yaşamanın da ilk adımıdır bence. Âşık olan, seven, hisseden insan, ancak o zaman yaşamaya başlar.
Akıllı bir insan nasıldır peki?
Aklını kullanmasını bilen insandır. Bu aklı, geldiği gibi sıfır kilometre mezara götürmeyen insandır. Akıl kullanıldıkça değerlenen ve anlamlanan bir lütuftur. İnsanın bütün varlık sorunlarını, inançlarını, hayatı, yaşamı sorgulayarak, aklını kullanarak çözmesi mümkündür.
Aşk mı, akıl mı daha önemli?
Burada popülist bir cevap verip, aşk demek isterdim. Ama aklın dümeninde olmayan bir aşk, aklın ışığında olmayan bir aşk, tek başına bir işe yaramaz. Aşkı ve aklı yan yana kullanmak en güzelidir.
Aşk, beyni geliştirir mi sizce?
Kesinlikle. Nasıl olur bu? Aşkın insana verdiği müthiş enerjiyi iyi kullanmakla olur. Aşk ve sevgi duyguları insanı güçlendirir. İnsanı daha uyanık ve daha bilinçli yapar. İşte böyle durumlarda aşkın pozitif gücünü kullanarak beynimizi de geliştirebiliriz.
*
Okurlarımız size ulaşmak isterlerse, nerelere baksınlar?
Bendeniz her daim www.ademozbay.com blog sitemdeyim. Zamanım oldukça yazıp paylaşıyorum. Dostları her daim misafirliğe beklerim. Bu güzel söyleşi için de size çok teşekkür ederim. Sağ olun, var olun
Ben de okurlarımız adına teşekkür ediyorum size. Sağolun…
*
Söyleşi:
Selçuk Alkan
www.selcukalkan.com
Bir önceki yazımız olan Kadınların Adet Gerginliği Hakkında 10 Bilgi başlıklı makalemizde adet dönemi, adet sıkıntıları ve adet ve kadın hakkında bilgiler verilmektedir.