Sinema sezonu bitti. Artık ekran başında dünya sinemasından filmler izleme vakti. Bunun için nereden başlamalı? Hangi yönetmenlere öncelik verilmeli?
Çin’den İngiltere’ye, Polonya’dan Güney Kore’ye öne çıkan yönetmenlerin filmlerini derledik.
Andrey Tarkovski
Dünya sinemasında iz bırakan birçok yönetmen var. Sayıyı 10 kişiyle sınırlamak zor. Ancak kendi ülkesinin hikayelerini farklı pencerelerden anlatırken, sinemaya getirdiği yeniliklerle adını unutulmazlar arasına yazdıran isimlerde (tabi ki listeye farklı isimler eklenebilir) hemen herkes hemfikir. Her sinema tutkunun sineması hakkında fikir sahibi olması gereken yönetmenler onlar.
İlk yönetmen sinemayı dönüştüren isimlerden biri, Andrey Tarkovski. İnsanın varoluş amacını sorgulayan, yaşanmışlıklarını, hayat görüşünü geniş bir perspektiften farklı okumalara açık şekilde filme alan dahi bir yönetmen. On iki yaşında bir casusun hikâyesini anlattığı İvan’ın Çocukluğu’ndan (1962’de Venedik Film Festivali’nde büyük ödül kazanmıştı) sonra her filmi baş tacı edilen bir isim. Filmleri: Andrey Rublev, İz Sürücü, Nostalji, Kurban… 1980 Mart’ında 26 ödülü vardı, varın siz hesap edin. Yaşadığı dönemde filmleri tehlikeli bulunduğu için yasaklanan, öldükten sonra hümanist düşüncelere sahip olduğu söylenip Lenin ödülüne layık gösterilen yönetmenin sinemasının belirgin özellikleri ağır ve uzun planlar, özenli kompozisyonlar ve derin anlamlar içeren diyaloglar. Büyüleyici bir sadelik ve saflıkla görüntülerine, repliklerine, gölgelerine gizlediği imgeler, derin düşünceleri hakkında ipuçlarını veriyor. Bakalım siz planlardan neler çıkaracaksınız?
Abbas Kiyarüstemi
Dünyanın en özgün sinemalarından biri İran Sineması. Bir çırpıda sayılacak isimler var: Mecid Mecidi, Cafer Panahi, Asghar Farhadi… Biz 1960’lı yıllarda başlayan İran yeni dalga sinemasının öncülerinden Abbas Kiyarüstemi’nin filmlerine bakalım. Kırsal kesimin hikâyelerini çocuk kahramanlarla anlatan yönetmenin ilk akla gelen filmleri: 1990 Tahran depreminden sonra insanların direnme mücadelesini anlattığı Köker Üçlemesi, intihar etmeyi düşünen bir adamın iç dünyasına değinen Kirazın Tadı, bir grup gazeteciyle üretim mühendisinin matem ritüellerini araştırmak için Kürt köyüne yaptığı yolculuğa yer verdiği Rüzgar Gibi Sürükleyecek… Coğrafyanın sorunlarına naif bir şekilde yer veren, İran şiirinden beslenen filmler, uluslararası festivallerde sayısız ödüle layık görüldü.
Quentin Tarantino
Sinema sektörünün merkezi Hollywood. Şüphesiz ön plana çıkan birçok yönetmen var ama biz tercihimizi 90’lı yıllardan sonra özgün kimliğiyle görünür olan Quentin Tarantino’dan yana kullanıyoruz. Suç ve suçluların hayatına kamerasını çeviren yönetmenin öne çıkan filmleri: Rezervuar Köpekleri, Kill Bill, Soysuzlar Çetesi, Zincirsiz. Bir hayli şiddet dolu, kanlı… Filmlerinde şiddete kara mizahla yer veren, sıradışı bir öykü anlatım tarzı kullanan ustanın sinemasını farklı kılan özellikler var: Olayların merkezi Los Angeles’tır, komedyenlere ve kendine küçük roller verir, kült film ve televizyon dizilerine sataşır… Tarantino’nun ırkçılıkla başı dertte. Rezervuar Köpekleri ve Ucuz Roman’da zenci gibi ırkçı ifadeler kullandığı için eleştirilen yönetmen, köleliği mercek altına aldığı Zincirsiz’de yine siyahların yaşadığı acıları küçümsediği için topa tutuldu.
Theodoros Angelopoulos
Yunan sinemasının usta ismi Theodoros Angelopoulos, geçtiğimiz yıl Öteki Deniz-The Other Sea adlı yeni filminin çekimi sırasında çarpan bir motosiklet yüzünden yaşama veda etti. Geriye sinema tarihine geçen kült filmleri kaldı: Ağlayan Çayır, Zamanın Tozu, Puslu Manzaralar, Sonsuzluk ve Birgün… İlk filmlerinde politik bir söylemi olan, sonrasında siyaseti arka plana alan Angelopoulos, filmlerinde bireyden yola çıkıp toplumsal sorunları mercek altına alıyor. Filmlerinin ortak noktası geniş planlara ve uzun sekanslara yer vermesi. Enteresandır, Paris’te okuduğu IDHEC sinema okulundan 1961 yılında atılmış bu yüzden. Filmlerinin görselliğinde Yorgos Arvanitis’in (hemen hemen bütün filmlerinin görüntü yönetmeni) payı büyük.
Krzysztof Kieslowski
Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin görülmesi gereken ilk filmleri Renk Üçlemesi: Mavi (1993), Beyaz (1994) ve Kırmızı (1994). Fransa bayrağı oluşturan renklerden oluşan filmler hürriyet, eşitlik ve kardeşlik temalarını inceliyor. Kimiz, neden buradayız, kader nedir vb. sorulara cevap arayan Kieslowski, insanlar arasındaki iletişimsizlik, devlet ve siyaset kavramlarının sıradan insanları nasıl etkilediğini de irdeliyor filmlerinde. Tiyatro teknolojisi ve sinema üzerine eğitim alan, dokümanter filmlerle kariyerine başlayan usta yönetmenin her filmi oyuncularının kariyerlerinde dönüm noktası niteliğinde. Mesela, Irene Jacob Veronique’in İkili Yaşamı filmindeki performansıyla Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye aldı. Sonrasında sinema tarihine geçen Kırmızı’yla çıktı seyirci karşısına, ününe ün kattı.
Wong Kar Wai
Hindistan’ın aksine, 1 buçuk milyarlık nüfusuna rağmen sinemada pek de başarı kaydedemeyen Çin, nadir de olsa iyi işler yapan isimler çıkarabiliyor. Bunlardan biri de yönetmen Wong Kar Wai. Ne var ki Wai, filmlerinde Çin sinemasının geleneklerinden pek de yararlanma taraftarı değil. Daha ziyade bir dünya filmi çekmeyi amaç edinen yönetmenin en unutulmaz işlerinden biri ise sinema dilinin sınırlarını zorlayan Aşk Zamanı. Film, 1960’larda bir pansiyonda, eşleri sık sık seyahatte olan bir adam ve kadının aşklarını anlatıyor ve aşk gibi binlerce kere işlenmiş bir konunun, yeni bir dokunuşla nasıl taptaze bir his uyandırabileceğini de çok güzel kanıtlıyor.
Ridley Scott
İngiltere’den Scott ailesini bir köşeye not edelim: Tony ve abisi Ridley Scott. Önceliğimiz ailenin büyüğünde. Düellocu ile Cannes’da en iyi ilk film ödülü alarak kariyerine başlayan Ridley’in filmografisinde ön plana çıkan yapımlar, Gladyatör, Cennetin Krallığı, Hannibal, Robin Hood… Hepsi de gösterime girdiği dönemlerde gişe rekorları kırmış destansı filmler. Düellocu, Yaratık ile 1970’lerin en ilgi çeken yönetmenleri arasına giren, sonrasında kahramanlık destanlarına kulak veren Ridley, bugünlerde yeniden bilimkurgu türüne dönüş yaptı, Yaratık’ın köklerini anlattı. Bu filmiyle sinema tarihine geçen bir seri başlatan yönetmenle ilgili merak edilen konu şu: Seriyi devam ettirecek mi, yoksa yeniden epik yapımlara mı yönelecek? Filmlerini izlerken bu soruya cevap gelebilir.
Akira Kurosawa
Akira Kurosawa, sinema tarihinin en önemli ve etkileyici yönetmenlerinden. İkinci dünya savaşı yıllarında aksiyon filmiyle (Sugata Sanshiro) Japon film sektörüne girdi, bir daha ayrılmadı kamera arkasından. Savaştan sonra çektiği Drunken Angel’ın kariyerinde özel bir yeri var. Sıradan bir aktörken filminde rol verdiği, sonrasında beraber 15 film çektiği Toshirō Mifune ile bu film aracılığıyla tanıştı. Aldığı ödüllerin listesinde neler yok ki: Akademi Onur Ödülü, 100 yılda Asya’nın gelişmesine en çok katkıda bulunan (CNN tarafından seçilmişti) beşliden biri… Öne çıkan filmleri: Yedi Samuray, Yojimbo, Rashomon.
Chan-Wook Park
Kendine has bir çizgiye sahip Güney Kore sineması, son 10 yıldır hem Kore halkının gişesini, hem de tüm dünyadan sinemaseverlerin dikkatlerini üzerine çekmeyi başardı. Ağırlıklı olarak yerel-toplumsal sorunlara değinen ve şaşırtan senaryolarıyla sinemaya yeni bir soluk kazandırmayı başaran ülke sinemasının, belki de en öne çıkan yönetmeni Chan-Wook Park. Quentin Tarantino’nun da hayranlık duyduğunu her fırsatta dile getirdiği yönetmen, İntikam üçlemesiyle de uluslararası alanda tanınmayı başardı. Park’ın isminin önüne geçen filmi ise hiç şüphesiz 2003 yapımı İhtiyar Delikanlı. Bilmediği bir nedenle, 15 yıl boyunca, tek göz bir odaya hapsedilen bir adamın, hayatının geri kalan 15 senesinin hesabını sormak için nasıl harcayabileceğini anlatan İhtiyar Delikanlı, ustalık gerektiren kurgusuyla sinema tarihine geçecek filmler arasında yerini alıyor.
Jean-Pierre Jeunet
Fransız sinemasının öne çıkan isimlerinden biri Jean-Pierre Jeunet. Filmleri Kayıp Çocuklar Şehri, Kayıp Nişanlı, Yaratık: Diriliş… Cesar’dan Oscar’a birçok ödüle layık görüldü. Ancak içlerinde bir tanesi var ki bambaşka: Amêlie. Jean-Pierre Jeunet’in tüm dünyaya rüştünü ispat ettiği bu modern klasik umutsuz âşık Amêlie Poulain’in sıradışı hikâyesini konu alıyor. Anne ve babasını kaybeden Amêlie, kendini başkalarının hayatlarını tamir etmeye, onları mutlu kılmaya adamıştır; bu adanmışlığı fark ettirmeden, bu durumdan bihaber olan insanların hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik yapmaktadır. Peki, yalnızlığının farkına vardığı an kendi mutluluğu için de çabalamaya başlayacak mıdır? New York Times tarafından ‘Gelmiş Geçmiş En İyi 1000 Film’den biri seçilen Amêlie’den başlayarak yönetmenin dünyası ziyaret edilebilir.
*
AYHAN HÜLAGÜ / Zaman
Bir önceki yazımız olan En İyi 10 Anime Film başlıklı makalemizde anime filmler, aşk filmleri oyuncuları ve en iyi animeler hakkında bilgiler verilmektedir.