Breaking News

En Güzel 10 Aşk Şiiri

İmkânı yok kamaşıp kalmadan gözlerin hiçbir cazibesi olmayacak mavi denizin, yeşil yaprağın ve de uçan kuşun. Bir kıymeti harbiyesi, bir al benisi, bir hayret ifadesi olmayacak. Çünkü bakmanın derdi başka. Çünkü bu bakmalar bildiğimiz bakmalardan çok çok ayrı. Bir bakışın ayrıştırmasında adeta rengârenk çiçeklerin ortalığı kaplaması, merhametin yayılması etrafa. Bir var ki meftun. Bir var ki iblisin canı cehenneme. Bir var ki aşk olsun yeter ki!..

Hayır, hayır. Bunun başka manası olamaz. Bu tedirginliğin, bu kuşkulu vaziyetin, bu daima meraklara sürükleyen halin içinde  bir şahdamar mesabesinde olan vecdin. Kendinden geçmenin. Kendinde olmamanın ve hatta  ve aslında kendinde olamamanın; yani kendini  dizginleyememenin, sürekli bir takip halinde gibi olmanın. Alnının çatında bir ağrı olarak orada oturmanın ve de hiçbir gerekçe hiçbir  mania araya girmeden bir iç alem serencamı olarak acılara bulanma hali.

Bir hayattan ayrışma vaziyeti içersinde, kendinden adeta azade olma mecburiyetiyle oradan oraya bir mücrim gibi sürüklenirken bu hâkir bu yapışkan bu kolay kolay geçip gitmeyen bedeni de eziyetlere gark ederek. Haydi bakalım. Taşınmak zorunda olunanın içinde barınan o öfkesi yok olmuş melankolik itkinin nerelere kadar çekip götüreceğini hesap etmek olmaz elbet. Çünkü o bir makamdır da aynı zamanda.. Nerelere kadar ruhu mecbur tutacağı, nefsin azgın istekleri karşısında nasıl bir tavır takınacağı hep meçhul olacaktır. Çünkü hep aykırı, çünkü hep uzak.

Zaten aşık maşuka yaklaşmada da bezgin. Zaten bir yerde kendinin bezgini, zaten bir yerde dünyanın bezginidir aşık. Dünya onun gözünde bir hiçtir artık.Varsa yoksa o dur ruhunu fırtınalara sürükleyen. Onu oradan oraya dolaştıran. Karşı karşıya gelinse dahi sanki karşısında maşuk yok gibi. Birbirlerine var gibi. Bir olmak gibi. Birde yoğunlaşmak gibi. Bir de yanıp kül olmak gibi. Birde vuslata ermek gibi. Bakışları birbirlerinin içinde yok olsa dahi. Onlar orada yok olmuşlardır . Hep bir hasretin, hep bir ateşin, içini yakan kavuran, hep yangınlar çıkartan bir kendini bilmezlerdir artık onlar. Hep olmazların peşindedirler, hep zorlukların, hep acıların peşinde dolanıp dururlar.

Şöyle bir oturulsa, mana aleminde şöyle bir iç içe geçilse, şöyle bir dünyanın ahu zarından vazgeçip hemhal olunsa, heyhat yanmaya kıvılcımlar gerekmez artık. Aşığa kalmaz bir şey, eli bomboş kalır. O zaman bitirir kendini. O zaman alemin sırrı uçup gider. O zaman yangının alevi söner ve ortalığa kapkara bir sis çöker. Göz gözü görmez. Bir düşmanlık çıkar ortaya. Çünkü maşuka hayatiyet veren aşkın halidir. Aşık olmasa zaten maşuk  olmaz. Maşuk olmasa aşık olmaz Aşık maşuka bir can borçludur. Maşuk aşığa bir aşk borçludur.Bu böyle olmasa hiç: “Ateş denizlerinde mumdan gemilerle yelken açarak gitmek” mümkün olabilir mi?…

Aslında aşık aşkın mağduru olarak vardır. Maşuk bir sebeptir.  Olmasıyla olmaması arasındaki tehlikeli yolda bekleyen bir sığınma evinin sahibesidir. Aşık oraya doğru yola çıkan bir belâ arayıcısıdır. O orada hep vardır. O olmasa aşk bir başına bir şey değildir. Aşk zaten taraflardan müteşekkildir. Aşık bir çileler – belâlar arayıcısıdır. Arar da arar. Maşuk bir vesile olarak ya vardır aşığın yakınında yada hep aşıktan kaçmakla meşguldür. Her iki halde de aşık çileler vadisinde yola çıkmış bütün zorlukları göze almıştır. 

Ama vuslat mümkün değildir aşık için.

Derler ki eğer vuslat olursa aşk ölürmüş.

Çünkü aşık ile maşuk aynı ateşte yanarlarmış.

Yanarlarmış da dünya alemin umurunda olmazmış.

Ancak ve ancak bir söylence olarak dolaşırmış insanların arasında. Zaten öyle herkese bulaşmazmış aşk. Derler ki aşkın öyle çok muteber olması az görülmesiymiş yeryüzünde. Ömrü uzun olur lâkin az yaşarmış aşk nedense!…

Boşuna dememiş aşık:  “Aşk derdiyle hoşem  el çek  ilacımdan tabip” 

Aşk olsun emi!…

ask-siirleri

Mevlana / RUBAİLER

 

Bir ömür boyunca gül bahçeni göremedik.

O nergis, mahmur ve mest mest gözlerini göremedik.

Sen (vefa) gibi halktan gizleniyorsun,

Biz de çoktan beridir gül yanağına hasretiz…

 

Ney’le konuştum, dedim ki sana kim cefa etti böyle. Böyle hiç konuşmadan feryatlar, iniltiler neden?

Ney cevap verdi: beni şeker dudaklıdan ayırdılar.

Feryatsız, figansız yaşamayı bilemiyorum ki…

 

Seni gördüğüm gün kutlu günümüzdür.

Senin çağında geçen her günümüz bayramımızdır.

İsterse felekler. Dönen binlerce alem bize düşman olsun, madem ki sevgilinin aşkı içimizdedir, üzülmeyiz.

 

Ben senden sarhoşum; afyondan değil!

Artık Mecnun olmuşum. Divânede edep arama!

Benim coşkunluğum yüz Ceyhun’u coşturur.

Benim dönüşüm yüz cihanın başını döndürür.

 

Gönüle dedim ki söz sırası gelirse

sevgiliye çektiğim üzüntüleri anlat!

Gönül dedi ki yar ile kavuşma çağında

söz konuşmanın hiç yeri olur mu?

 

Sen öyle bir sevgilisin ki yüz türlü yalvarış ve yakarışlarla ayağına bir öpücük vereyim dedim, bırakmadın. Bana ister su ver, istersen başıma ateş yağdır. Çünkü ülkenin sultanı sensin, ferman senindir.

 

Zühal yıldızı etrafında dolanırsan Zühal gibi parlarsın. Hak erleri etrafında dolanırsan onlardan biri olursun.

Bu ocağın çevresinde dolaştıkça yakuta dönersin.

Hele sevgilinin etrafında dolandıkça can kesilirsin.

 (Divan-ı Kebir’den Seçmeler; Hazırlayan: Yakup Şafak) 

Yunus Emre / GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ

 

Ben yürürüm yana yana aşk boyadı beni kana

Ne âkilem ne divâne gel gör beni aşk neyledi

 

Gâh eserem yeller gibi gâh tozaram yollar gibi

Gâh akaram seller gibi gel gör beni aşk neyledi

 

Akar sulayın çağlaram dertli ciğerim dağlaram

Şeyhim anuben ağlaram gel gör beni aşk neyledi

 

Ya elim al kaldur beni ya vasluna irdür beni

Çok ağlattın güldür beni gel gör beni aşk neyledi

 

Ben yürürem ilden ile şeyh soraram dilden dile

Gurbette hâlim kim bile gel gör beni aşk neyledi

 

Benzim sarı gözlerim yaş bağrım pâre yüreğim baş

Hâlim bilen dertli kardaş gel gör beni aşk neyledi

 

Mecnûn oluban yürürem ol yarı düşde görürem

Uyanup melûl oluram gel gör beni aşk neyledi

 

Miskin Yûnus  bî-çâreyem başdan ayağa yareyem

Dost ilinden avareyem gel gör beni aşk neyledi

 

 

Eşrefoğlu Rumi / ADI AŞK

 

Cihanı hiçe satmaktır adı aşk

Dökülüp varlığı gitmektir adı aşk

 

Elinde sükkeri ayruğa sunup

Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk

 

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa

Başını ona tutmaktır adı aşk

 

Bu âlem sanki oddan bir denizdir

Ona kendini atmaktır adı aşk

 

Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakîkat

Vücûdu fâni etmektir adı aşk

 

Fuzuli / GAZEL

 

Ey firak-i leb-i canan ciğerim hun ettin
Çehre-i zerdimi hun-ab ile gul-gun ettin

 

Ciğerim kanını gözyaşına döktün ey dil

Vara vara anı Kulzüm bunu Ceyhun ettin

Nice hüsn ile seni Leyla’ya nispet kılayım

Bilmedin kadrimi terk-i ben-i mecnun ettin

 

Ahd kıldın ki cefa kesmeyesin aşıktan

Aşık-ı vade-i ihsan ile memnun ettin

Cüra cüra mey içip zib-i cemal artırdın

Zerre zerre gözümün nurunu efzun ettin

 

Ey fuzuli akıdıp seyl-i sirişk ağlayalı

Aşk ehline figan etmeği kanun ettin

 

 

Karacaoğlan / KOŞMA

 

Hey ağalar, ben hocama danıştım,

Arzuhalim yâre sunsam kan olmaz.

Gece, gündüz bu aşk ile yanarım;

Halın nedir,diye bir soran olmaz.

 

Sevdiğim, sözlerin canıma bestir.

Eğer kem söylersem, dilimi kestir.

Bu güzellik sana kimden mîrastır?

Güzellerde böyle nev – civan olmaz.

 

Ala göz üstüne hilâl kaşları,

Sırma gibi yanar yârin saçları.

Kirazdır dudağı, inci dişleri,

Selvi sunam gibi gül fidan olmaz.

 

Karac’Oğlan çıkmış yârin bağından.

Çifte benleri var sol u sağından.

Güzel, bir bûse ver al yanağından;

Nekeslikten kimse bezirgân olmaz.

 

 

Aşık Şem’i / KOŞMA

Benden selam eylen nazlı dilbere
Gelip de karşımda dönüp durmasın
Ben güzel sevmeden doydum usandım
Anında hayali gelip durmasın
Benim güzel ile yoktur pazarım
Kaşların arası benim nazarım
Yol üstüne koyun benim mezarım
Yar gelip geçtikçe dönüp durmasın

Gelindi hüsnüne sitemin çoktur
Aradım cihanda akranın yoktur
Nazlı dilber göğsün düğmeler taktır
Esen rüzgâr açıp açıp durmasın

Duyun da düşmanlar siz de sevinin
Dostlarım vah diyip varın yerinin
Şem’i ye, mahbublar düşte görünün
İntizarı sizde kalıp durmasın

 

Bayburtlu Zihni / KOŞMA

 

Bunaldım yâr sana sitemkâr dedim

Bilmem nerden buldu bu cevâb seni

Yorulmayıp müftüye şer’a danış

Düşürür dâvâdan bu hitâb seni

 

Nâz edip âşıka alma âhı sen

Hûblar kişverinin mutlak şâhı sen

Hüsnünle mat ettin gökte mâhı sen

Şerm eder görünce âfitab seni

 

Demişsin istemem Zihni harâbı

Görünce çekersin yüze nikâbı

Sevdiğim sehv ettin sen bu cevabı

Ne hicâb kurtarır ne nikâb seni

 

Sümmani / KOŞMA

Ervâh-ı ezelde Ievh ü kalemde
Bu benim bahtımı kara yazdılar
Gönül perişandır devr-i âlemde
Bir günümü yüz bin zâra yazdılar

 

Bulmadık şâdlığın iradesini

Çekerim bu gamın ziyadesini

Herkes dosta verdi ifadesini

Bizimkini rüzigâra yazdılar

 

Aşka benimle eyler daim kıl ü kâl

Daha sabretmeye kalmadı mecâl

Derdim taksimdara kıldım arzuhâl

Dedi ki öz bahtım kara yazdılar

Gönül gülşeninde hâr oldu deyu
Hasretlik cisminde zâr oldu deyu
Sevdiğim sevdiğin pir oldu deyu
Erbâb-ı garazlar yâre yazdılar

Nedir bu sevdanın nihayetinde
Yâdlar gezer yârin vilâyetinde
Herkes diyarında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazdılar

 

Kadrimi bilmeze eyledim minnet

Derdimi artıran görmesin cennet

Sarraflar verdiler yâre bin kıymet

Benim kıymetimi nere yazdılar

Döner mi kavlinden sıdk-ı sâdıklar
Dost ile dost olur bağrı yanıklar
Aşık kaydına geçti bunca aşıklar
Sümmâni’yi bir kenara yazdılar

 

 

 

 

Gevheri / KOŞMA

 

Şurda bir güzele meyil aldırdım

Cihan güzel olsa yoktur nazarda

Çünki dilber bende meylin yoğ idi

Niçün koydun beni ah ile zârda

 

O yâr bana nâme yazdı gönderdi

Öpem didim al yanağın sundurdu

Sim ü zer tükendi başın döndürdü

Didim dilber bu da var mı pazarda

 

Gevheri der ben de böyle kalursam

Adûlardan intikamım alursam

Yâr seni sarmadan ben de ölürsem

Sızılar kemiğin vallah mezarda

 

Necati Bey / GAZEL

 

Ey benim gün yüzlü mâhım gel beri

Göklere çıkmasın âhım gel beri

 

Kıble hakkı Kâ’be yüzündür murâd

Ey kapısı secde – gâhım gel beri

 

Ay ü günden alnın açık yüzün ağ

Hey benim zülfi siyâhım gel beri

 

Sensizin dünyâya bakmak suç imiş

Gel beri bildim günâhım gel beri

 

Olmasın yazık Necâti kuluna

Kıl terahhum pâdişâhım gel beri

 

*

Kaynak: Aşk Şiirleri Antolojisi

Nurettin Durman

www.Hepsi10Numara.com

 

 

Bir önceki yazımız olan Halk Edebiyatımızdan 10 Güzel Türkü başlıklı makalemizde en güzel türküler, halk edebiyatından örnekler ve halk türküleri hakkında bilgiler verilmektedir.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir