İnsan eşinden boşanıyor da çocuğunun annesi ya da babasından boşanamıyor. Bugün karanlık ve sevginin arasında sanırım araftaydım. Bu duygu durumu yaratıcılığımı arttırıyor ne yazık ki. – Ayşegül Kuşçu yazdı.-
Yaklaşık dört senedir sakinliğimin en yüksek seviyesini yaşıyorum. Öfke nöbetlerimi kısa sürede içimde eritiyorum. Kimse anlamıyor ve bilmiyor.
Bu sabah asla sakin değildim ama agresif de değildim. İçimde güçlü, iradeli benliğim çoktan aktif olmuştu. Eski kocamla bir araya gelmek zorundaydık çocuğumuz için ki doğrusu bu değil mi? Fakat beni o kadar delirtiyor ki, içimde ona özel bir canavar büyüttüğümü fark ettim. İşte o an yarım saatlik bu canavara ruhumun yarısını teslim ettim. Yolda yan yana yürürken ikimiz, söylediğim sözlerle hedefimi on ikiden vurmakla beraber hala hırsımı almış değildim.
Sessizlik olduğunda sakin yürürken bir anda saldırdım ona. Tekme tokat giriştim resmen. Nasıl hırsla, öfkeyle yüzüne tokatları savuruyorum. Canavarımın sahibi derin şokta. Hala mana veremiyor ama bu arada saldırmaya devam. Bir anda yere çömeliyor ve kollarını kafasına koyuyor. Benden korunacağını sanıyor saf. Daha çok sinirleniyorum , sol taraftan bacağına tekmeleri savururken, başının üzerindeki kollarına vuruyorum. Ama hiç konuşmuyorum. Bir nevi cinnet halindeyken içimde bir ses sordu ‘ bu adam sana ne öğretmeye çalışıyor?’
Yaşadığım hayali sokak dövüşünden uyandım. İçimde ne öfke ne de hırs kaldı. Bostancı’ya kadar yürüdük. Artık sevgi kanalım açıktı. Bir anne ve baba olarak değil de birer arkadaş olarak konuşmaya başladık. Yapılacaklar listesini önüne koydum. O da savunma mekanizmasını bıraktı. Cadde üzerinde çay içtik konuşurken. Konuştuklarımız aramızda tabi…
Ama ister inana, ister inanma o sokak kavgası başka bir boyutta yaşandı, bir temiz dayağı yedi. Ama bu boyutta ben sevgiyi tercih ettim. Kimseyi döverek, söverek değiştiremezsin neticede. Bence o da o anlar da yemediği dayağın ağırlığını hissetti.
İçimden seslenen o benliğim kurtardı beni karanlıktan. Hayatımızda bizi çok geren, üzen hatta deli eden kim varsa ‘ ne öğreniyorum ben ondan’ diye düşünürsek sıkıntı ve öfke kalmıyor. Eski eşim sabrı, anlayışı, susmayı, cesareti, güçlü olmayı, kusura bakmamayı, mecburiyeti öğretti bana. Ya da onunla yaşadıklarım sayesinde ben böyle bir insan haline geldim.
İnsan çaresiz kaldığında şiddete meylediyor. Bir kadını bu duruma sokan her erkek kendinden fersah fersah utanmalı.
Benim yaşadığım uç bir durum. Kırk yaşından sonra yoksa aşk, meşk ya da başka bir durum için çaresiz kalmam. Allah sağlık versin yeter ki. Sonuçta yol verirsin, gider. Kimse kimseye mahkum değil. Ayrıca kimse için üzülmeye değmeyeceğini üzüle üzüle, olanın bana olduğunu idrak ettiğimden beri biliyorum çok şükür.
Ve bil ki; kimseyi değiştiremezsin kendisi istemezse. İsterse zaten sana gerek kalmaz. Enerjini boşa harcama.
Şartsız kabul ve bu hayatta sadece kendi gücüne dayanma, ona güvenme yaşam dersim sanırım. Şartsız kabulde hala zorlanıyorum. Ulan mecbursun işte, ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin. Gidemeyeceğine göre canını yakmaya ne gerek var. Uyuşmak, geniş olmak, kafaya takmamak lazım bazen.
Susmak asla çözüm değil, konuşmak, içindekiler zehire dönüşmeden akıtmak gerek.
Şu an bunları yazarken sana arada arafta kalmanın iyi olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiçbir insan salt iyi ve salt kötü olamaz tıpkı eski eşim gibi. Çünkü o da özünde iyi bir insan.
Vefaya inanır mısın? Ya da vefalı mısın? Ben vefalıyımdır. Yapılan iyilikleri hiç unutmam. O iyiliklere müteakip hatırları vardır insanların. Ne olursa olsun benim eski eşime henüz ödemediğim vefa borcum var.
İşte öyle, artık canavarım yok. Çünkü biliyorum ki o canavar sadece benim başımı yer.
aysegulkuscu2013@gmail.com
Bir önceki yazımız olan Evlilik Teklifi Almanın Kısa Yolculuğu başlıklı makalemizde aşk ve evlilik, ayşegül kuşçu ve evliliğe ikna etmek hakkında bilgiler verilmektedir.