Breaking News

Hayata Dokunan 10 Öykü

mutlu-kiz
ilginc-bilgiler
YOLDAN GÜZEL GEÇMEK

Bir kral, halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Ancak yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, hatırlarda kalmasını arzu ettiği bir yarışma düzenlemeyi istiyordu. Dileyen kişinin bu yarışmaya katılabileceğini ilan etti kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.

Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti. Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu.

Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerine hepsi de aynı şikayette bulundular; yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

Günün sonunda son bir yolcu da bitiş çizgisine yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz, toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek, içi altınla dolu bir torba uzattı ve:

“Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan, insanların yolculuk etmesini zorlaştıran bir taş ve moloz yığını gördüm. İnsanlar rahat etsinler diye bu taş ve moloz yığınını kaldırmak için durdum. Yolu temizlerken, taşların altında bu altın dolu torbayı buldum. Halktan bir kimsenin bu kadar altını olamayacağına göre, bu altınlar size ait olmalı.”

Kral gülümseyerek cevap verdi: “O altınlar sana ait.”

“Hayır, benim değil efendim. “Benim hiç bir zaman o kadar çok param olmadı.”

“Evet” dedi kral “Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin.Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü,  yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir.”

 

faydali-bilgiler

KURBAĞA

Günlerden bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırıyorlarmış: “…Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!..”Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye.

O anda farkına varmışlar ki … Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!

 

odevlere-yardimci-bilgiler

 

HAYATIN ACILARI

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştır.

Bir gün çırağını tuz almaya gönderir. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde,

yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler.

Çırak, yaşlı adamın söylediğini yapar ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar.

“Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle “iğrenç tuzlu” diye cevap verir.

Usta çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır.

Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp,

gölden su içmesini söyler.

Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta aynı soruyu sorar:

“Tadı nasıl?”

“Ferahlatıcı” diye cevap verir genç çırak.

“Tuzun tadını aldın mı?” diye sorar yaşlı adam,”hayır” diye cevaplar çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der:

“Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır ne de çok.

Acının miktarı hep aynıdır.

Ancak bu acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.

Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”

 

enterasan-bilgiler

 

BENCİLİN HİKÂYESİ

“Bencil”, dünyaya bir “yalnız” olarak gelmişti. Çok büyük sıkıntıları vardı yaşama gözlerini açarken: Aç ,

güçsüz ve çaresizdi. Lakin bunu anlatacak çok güçlü bir silahı vardı elinde; “gözyaşları”… Sadece ama sadece kendini
düşünmeliydi dünyada çünkü sadece o vardı hayatta ve hep tek başına idi.
Derken, önce “Şefkat” daha sonra da “Sevgi” ile tanıştı “Bencil”. Onu hemen kollarına almışlar, giydirip ısıtmışlar, karnını doyurmuşlar, şarkılar söyleyip uyutmuşlardı. Onun bütün kaprislerine içten bir sıcaklıkla göğüs geriyordu “Şefkat” ve “Sevgi”. Bir de kalplerindeki en güzel duygularla sarıp sarmalıyorlardı onu. “Bencil” büyürken oldukça şımarıktı. Onu dizginleyip uslandırmak oldukça güçtü.
Bu yüzden bir süre sonra zorunlu olarak “Eğitim” devreye girdi. “Bencil”, oldukça asi idi, bir süre dirense de “Eğitim”in  tatlı dili ve nezaketi onu gitgide ona doğru çekti. Ama yine de “Bencil” ara sıra ortadan kaybolup “Oyun ” denen eğlenceye kendini atıyordu. Artık ona benzeyen diğer “Benciller”le de tanışıp arkadaşlık etmeye başlamıştı. Küçük “Bencil”, diğer bencillerle zaman geçirdikçe birlikte “Neşe”yi ve “Paylaşma”yı tanımaları fazla zaman almadı böylece. Aradan yıllar geçtikçe “Eğitim”le daha sıkı fıkı oldular. “Bencil; “Sevgi, Şefkat, Eğitim ve Paylaşma”nın arasında büyümeye devam ediyordu. Onlarsa aralarında hep “Mutluluk ” denen birinden bahsediyorlardı. Bencil, dayanamayıp bir gün sordu Eğitim’e: “Sahi nedir bu Mutluluk, nerededir?”

“Mutluluk senin içinde” dedi Eğitim, “Yeter ki onu hisset. Öyle bir hisset ki çevrendekilere de yayılsın.” Fakat unutma ki onu korumak senin elinde. Mutluluk biraz da çaba ve özveri ister. Ama inan sevgili “Bencil”, bu hepsine değer. Bencil işte o anda “mutluluğu” içinde hissetti. Sımsıcaktı ve hiç de sandığı kadar uzakta
değildi. Mutluluk kendi içinde ve yanı başında idi.
“Bencil başından beri hep tek başına olduğunu sanıyordu oysa fakat aslında hiç de yalniz değildi. Özellikle Sevgi ve Şefkat onu hiç bir zaman yalnız bırakmamış, her zaman destek olmuşlardı. Gözleri yaşardı “Bencil”in. Nasıl olup da bunları şimdiye kadar düşünememişti. Şimdi, Sevgi ve Şefkat’i içinin ta derinliklerinde hissediyordu. Öyle tarifsiz bir duyguydu ki bu…

Daha sonra diğer Benciller’i ve paylaştıklarını düşündü. Neşelenmişti. İşte o an Eğitim’le göz göze geldiler.
Eğitim ona gülümseyerek, “Artık senin benimle bu son günün” dedi. Bencil, ağlamaklı oldu birden, ne kadar da alışmıştı ona…

 

Eğitim, sözlerine devam etti: “Sevgili Bencil, her şey için teşekkür ederim. Eğitimini başarıyla tamamladın. Sen tanıdığım en başarılı öğrencimdin. Keşke herkes senin gibi olsa. Bundan sonra seni Hayat’ın kollarına atıyorum, bundan böyle sana “İNSAN” diyeceğiz.

İnsan, hiç bir zaman Eğitim’i ve onun kendisine verdiklerini unutmadı. Hayat’a koştu ve ona kucak açtı. Aldıklarını tek tek Hayat’a verme zamanı gelmişti, şimdi paylaşma zamanıydı. Sevgi ve Şefkat ise Mutluluk ile birlikte diğer İnsanlar’a gülümsüyordu.

 

ogrencilere-bilgiler

ÜÇ İHTİYAR MİSAFİR

Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin önünde oturduklarını görür.

“Ben sizi hiç tanımıyorum, ama aç ve susuz olmalısınız… Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim…” diyerek evine buyur eder.

“Evin erkeği içerde mi?” diye sorar ihtiyar adamlar.
“Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.”
”Evin erkeği olmadığı sürece bizim eve girmemiz mümkün değil…” diye cevap verirler.

Akşam olup da kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır.
“Peki, onlara söyleyebilir misin” der adam “ben evdeyim artık eve gelebilirler…”
Kadın, dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder.

Bu defa da; “Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz” der yaşlı adamlar.
Kadın öğrenmek ister, “Niye giremezsiniz?”
İhtiyarlardan biri açıklar: “Onun adı ZENGİN”, der bir arkadaşını göstererek, diğeri BAŞARI, ben ise SEVGİ…”
Sonra ekler, “Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?”

Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek;
“Ne güzel”, der “madem öyle, Zengin’i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun…”
Karısı itiraz eder, “Canım, niçin Başarı’yı çağırmıyoruz?”
Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuşulanları duyar. Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler:
“Sevgi’yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!”
“Gelinimizin teklifini dikkate alalım”, der adam karısına “dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi’yi davet et.”
Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar:
“Hanginiz Sevgiydi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol.”
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar. Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler… Kadın, şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı’ya sorar:
“Ben sadece Sevgi’yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?”
Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:
“Eğer Zengin’i ya da Başarı’yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı. Ama sen Sevgi’yi davet ettin… O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz. Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!”

 

her-konudan-bilgiler

SEVGİYİ BİLGİSAYARINIZA YÜKLEYİN!

Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: İlk olarak KALBİM dosyasını açmanız lazım. Açtınız mı?

Müşteri: Evet açıldı. Ancak şu anda GEÇMİŞ_ACILAR.EXE, DÜŞÜK_GÜVEN.EXE, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE isimli programlar da çalışıyor. Onlar çalışırken SEVGİ yükleyebilir miyim?

Yetkili: Problem değil. Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak GEÇMİŞ_ACILAR.EXE’yi silecektir. Gerçi bir süre geçici hafızada kalabilir ama artık diğer programları etkilemez. SEVGİ er veya geç DÜŞÜK_GÜVEN.EXE’yi silere YÜKSEK_GÜVEN.EXE isimli bir modül yükleyecektir. Ancak siz, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE’yi mutlaka kendiniz kapatmalısınız. Bu programlar SEVGİ’nin yüklenmesine engel olurlar. Onları kapatabilir misiniz lütfen?

Müşteri: Tamam kapattım, SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye başladı. Bu normal mi?

Yetkili: Evet ama unutmayın ki bu sadece temel program. Üst sürümlerinin yüklenmesi için başka KALP’lerle bağlantı kurmanız gerekiyor.

Müşteri: Haydaa… Daha şimdiden hata mesajı verdi. Ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: Mesaj ne diyor?

Müşteri: Hata-412! Program iç sistemde çalışmıyor! Bu ne demek?

Yetkili: Endişelenmeyin, bu çok rastlanan bir sorun, çözümü de var. Hata mesajı, SEVGİ programının başka kalplerde çalışmaya hazır olduğunu ancak sizin kalbinizde çalışmadığını söylüyor. Biraz karmaşık bir programcılık dili oldu galiba… Sade bir dille şöyle diyor: ‘Programın başkalarını sevebilmesi için önce sizin kendi sisteminizi sevmeniz gerektiğini’ söylüyor.

Müşteri: Peki ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: ‘Kendimi Kabullenme’ isimli dosyanın içinde bulacağınız KENDİNİ_AFFETME.DOC, KENDİNE_GÜVENME.TXT, DEĞER_BİLME.TXT VE İYİLİK.DOC isimli dosyaların üzerine tıklayıp hepsini KALBİM dosyasına kopyalayın.

Müşteri: Tamam. Başka bir şey var mı?

Yetkili: Şimdi çalışacaktır gerçi ama, biz ilerisi için de tedbir alalım… SÜREKLİ_KENDİNİ_ELEŞTİR_HAYATI_ZEHİR_ET.EXE diye çok uzun isimli bir dosya vardır. Onu bütün sistemde tarayın ve gördüğünüz her dosyadan silin, sonra çöp kutunuzdan da atarak tamamen kaybolduğundan emin olun!

Müşteri: Yaptım. Hey harika… Neler oluyor?.. KALP temiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.MPG monitöre geldi. SICAKLIK.COM, BARIŞ.EXE ve MEMNUNİYET.COM hepsi KALP’e yerleşiyor.

Yetkili: Güzel, demek ki SEVGİ yüklendi ve çalışıyor. Şu andan itibaren her şeyle başa çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan önce son bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Müşteri: Nedir?

Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanıştığınız herkese verin. Karşılığında onlar da başkalarıyla paylaşacak ve sonunda size tertemiz modüller olarak dönecektir… Mutluluklar…

Müşteri: Teşekkürler. Size de mutluluklar…

 

degisik-ve-ilginc-bilgiler

 

UMUT BİTERSE

Ülkenin birinde ömür boyu hapis cezasına çarptırılan bir mahkum yıllarca uğraşıp bir tünel kazmayı başarır. Fakat kaçmayı başardıktan hemen sonra cezaevi görevlileri tarafından tünel fark edilir ve kaçan mahkum ile polis arasında amansız bir takip başlar. Tekrar cezaevine dönerse bir daha asla çıkamayacağının farkında olan mahkum tüm gücü ile kaçar. Ama polis onu yakalamak üzeredir. Kaçarken bir tren istasyonuna ulaşan mahkum, gördüğü ilk trenin vagonuna atlar ve hemen arkasından polis trene ulaşamadan tren hareket eder, vagonların kapıları kapanır. Bu tren yolculuğu boyunca hiç durmayacak olan bir ekspres yük trenidir. Tren hareket ettikten sonra mahkum içerisinde bulunduğu vagonun bir derin dondurucu vagonu olduğunu anlar. Ve bu yolculuktan sağ çıkmasının da mümkün olmadığının farkındadır. Tren durup ta kapıları açılınca kaçan mahkum girdiği vagonda ölü bulunur. Etrafta intihar edebilecek hiç bir malzeme yoktur. Hatta vagonun derin dondurucusu bile çalışmamaktadır!?

en-kolay-bilgiler

BİR APTALIN HİKAYESİ

Adamın biri durumundan çok şikayetçiymiş, ‘Çalışıyorum, didiniyorum ancak karnım ya doyuyor ya doymuyor. Tek başımayım, kimsem yok’ diye mutsuz mutsuz geziniyormuş. Sonunda bir karar vermiş, gezip dolaşacak bir melek bulacak, durumunu ona anlatıp bu haksızlığı düzeltmesini isteyecekmiş… Ve yola koyulmuş. Dağda ilerlerken bir kurda rastlamış. Kurt, bir deri bir kemik, ayakta zor duruyormuş, adamın yanına yaklaşmış, nereye gittiğini sormuş. Adam derdini anlatmış, ‘Bir melek bulacağım, halimi düzeltmesini isteyeceğim… Kurt da ona ‘Bana bir iyilik yapar mısın?’ demiş, ‘Ben de gece gündüz dolaşıyorum, bir lokmacık yiyecek zor buluyorum. O meleğe beni de anlat, böyle açlıktan ölmek reva mıdır, diye sor…’

Adam yoluna devam etmiş, bir süre sonra güzel bir kıza rastlamış. Kız da nereye gittiğini sormuş adama, ‘melek hikayesini’ öğrenince adamın ellerine sarılmış:
‘Ne olur o meleğe beni de anlat. Gencim, güzelim, zenginim, her şeyim var ama çok mutsuzum. Mutluluğa ulaşmak için ne yapmam gerektiğini sor o meleğe…’ Adam, melekle kız için de konuşacağına söz vermiş ve yoluna devam etmiş. Bir süre sonra dinlenmek için bir ağacın altına uzanmış. Dört bir yanı yemyeşil olan bu ağacın neredeyse hiç yaprağı yokmuş ve ağaç bu duruma çok üzülüyormuş. O da derdini adama anlatmış:
‘Eğer o meleği bulursan benden de söz eder misin? Bu kaderimden hiçbir şey anlamıyorum. Görüyorsun, bereketli bir toprak üzerindeyim, her taraf yemyeşil, bütün ağaçların yaprakları var, meyveleri var. Benimse hiçbir şeyim yok. Benim de diğerleri gibi yeşillenmem için ne yapmam gerekiyor. Ne olur o melekten bunu öğren…’ Adam, ona da ‘peki’ demiş, yoluna devam etmiş. Nihayet bir gün, tam melek bulmaktan umudu kesilmiş vazgeçmek üzereyken karşısına bir melek çıkmış. Adam kendiliğinden başlamış bir bir anlatmaya:
‘Gece gündüz demeden çalışıyorum, dünyanın hiçbir nimetinden faydalanmıyorum, acınacak bir hayatım var. Benden daha az çalışan ama daha keyifli yaşayan pek çok insan var. Nerede hak, nerede adalet?’
‘Tamam tamam’ demiş melek, ‘Sana mutlu ve zengin olman için bir şans veriyorum. Şimdi aynı yoldan evine dön.’ Adam rahatlamış ve ağacın, kızın, kurdun dertlerini de meleğe anlatmış. Melek onlar için de konuşmuş, adam dönüş yolunu tutmuş. Uzun bir yürüyüşten sonra ağacın yanına gelmiş ve meleğin sözlerini aktarmış:
‘Senin köklerinin tam yanına bir sandık altın gömülüymüş. Sen bu yüzden beslenemiyorsun, dolayısıyla yaprağın, meyven olmuyor. Bu altın sandığı çıkarılınca sen de diğer ağaçlar gibi yeşilleneceksin.’ ‘Harika!’ diye bağırmış ağaç, ‘Çabuk kaz ve sandığı çıkar.’ Adam ‘Olmaz’ demiş, ‘Melek bana kendi şansımı verdi. Evime dönmeliyim.’ Adam yine yola düşmüş. Genç kız, zaten yolunu bekliyormuş ‘Ne dedi, ne dedi’ diye koşmuş. ‘Acılarını ve sevinçlerini paylaşacak biriyle evlenirse bütün dertleri hallolacak, sen de mutlu olacaksın’ demiş adam. Kız ‘Hadi o zaman’ demiş, ‘evlenelim seninle ve mutlu olmaya çalışalım.’ Adam yine ‘Olmaz’ diye cevap vermiş, ‘Zamanım yok. Meleğin bana verdiği şansı bulmak için hemen evime dönmeliyim. Sen kendine başka bir koca bul.’
Biraz sonra da sıska kurt çıkmış karşısına. Adam ona da olan biteni anlatmış, kendini şansını bulmak için acelesi olduğunu söylemiş. ‘Peki ya ben’ demiş kurt, ‘Benim için ne dediğini söyle ve git.’ ‘Senin için söylediğini ben de pek anlamadım doğrusu’ demiş adam, ‘Melek dedi ki, o kurt yiyecek bir aptal bulamazsa aç dolaşmaya mahkumdur.’ Kurt, ‘Ben çok iyi anladım’ demiş ve aptalı yemiş.

 

turkiyenin-bilgi-sitesi

GÜRÜLTÜ

Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak… Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve, ‘Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim’ der. Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle! der, ‘Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı, bundan böyle size sadece 50 sent verebilirim.’ Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları. ‘Bakın’ der, ‘Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 sent verebilirim, tamam mı?’ ‘Olanaksız bayım’ der içlerinden biri, ‘Günde 25 sent için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz.’

hepsi10numara-bilgi-sitesi

 

TEMİNAT

Çok şık giyimli bir adam, New York’un en iyi bankalarından birine girer. Sırasını bekledikten sonra, müşteri temsilcisinin önündeki koltuğa oturur ve utangaç bir eda ile “Çok acele 5,000 dolara 3 haftalığına ihtiyacım var, bunu sizden hemen temin edebilir miyim?” diye sorar. Müşteri temsilcisi adamın giyiminden ve konuşmasından çok etkilenmesine rağmen, kendi bankaları ile daha önce hiç çalışıp çalışmadığı veya herhangi bir referansı olup olmadığı gibi beylik sorularını, ezberletildiği şekilde sorar. Adam, bunun üzerine kibarca, bunların hepsini aslında kendisine temin edebileceğini, fakat çok acelesinin olduğunu ve müşteri temsilcisinin temkinli yaklaşımını da gayet anlayışla karşıladığını anlatır ve sorar: “Benim aklıma bir çözüm yolu geliyor; kapınızın önünde 200.000 dolar değerinde Rolls Royce arabam var, bunu size teminat olarak bırakayım, 3 hafta sonra 5.000 doları ve faizini ödedikten sonra arabamı geri alırım, böyle bir çözüm sizce uygun mu?” Müşteri temsilcisi bunu hemen sevinçle kabul eder, adamın Rolls Royce’u bankanın garajına park edilir ve adam arzu ettiği 5.000 doları alıp gider. Adam 3 hafta sonra yine aynı müşteri temsilcisinin önüne gelir, borç aldığı 5.000 doları ve 3 haftalık süre için tahakkuk eden 15 dolar 42 cent faizi öder. Müşteri tam Rolls Royce’u ile bankanın önünden ayrılırken, müşteri temsilcisi biraz utanarak: “Kusura bakmayın ama, sizin gibi bir beyefendi nasıl olur da, kredi kartı ile çekebileceği 5.000 dolar için 200.000 dolar değerindeki Rolls Royce arabasını rehin bırakıp 5.000 dolar kredi alır?” diye sorar.

Adamın cevabı oldukça ilginçtir: “Peki siz New York’da Rolls Royce’umun başına bir şey gelmeyeceğinden bu kadar emin olduğunuz ve 3 haftalık park ücretinin 15 dolar 42 cent tuttuğu başka bir park yeri biliyor musunuz?”

 

*

Lilay Koradan

lilaykoradan@gmail.com

Bir önceki yazımız olan Başarılı Patronların 10 Kuralı başlıklı makalemizde başarılı iş hayatı, en güçlü türkler ve en zengin türkler hakkında bilgiler verilmektedir.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir