Breaking News

Ramazan İle İlgili 10 Nükte

eglenceli-bilmeceler

ilginc-bilgiler

Zamanının zariflerinden sayılan ve kibar konaklarını neşelendiren Şirket-i Hayriye kapıçuhadarı Hacı İzzet Efendi’nin bir kaza neticesinde sağ elinin orta parmağı bükülmez olmuştu. Bir gün bir yerde iftar ederken baklavaları süratle atıştıran aç gözlü bir softa, Hacı İzzet Efendi’yi lakırdıya tutup bir iki baklava fazla yemek için:

“Hacı Efendi, sizin orta parmağınız neden öyle dik duruyor?” diye sordu. Hacı İzzet hemen şu cevabı verdi:

“Sizin gibi aç gözlülerle yediğim zaman baklavanın birini alırken ötekine işaret koymak için!”

faydali-bilgiler

Sultan IV. Murad Han’ın damadı Melek Ahmed Paşa Kuzguncuk’ta otururdu. Bu ailenin her sene tekrarladıkları bir âdetleri vardı. Konaklarındaki fazla eşyayı Ramazan ayında haraç-mezat satarlardı.

Bu mezadın iştirakçileri de pek sevinirler, aldıkları eşyaya karşı vereceklerini seve seve yerine getirmeye çalışırlardı. Belli günde münadîmezatçı bağırır:

“Bir altın kaplama sahan!..Haydi bir kapaklı altın sahan…Yok mu talibi?

“Kaça? kaça?…” diye merakla sorarlar. Mezatçı:

“Bir yetim okutmaya, bir yetim okutmaya…!”

“Benden iki yetim.”

“Benden üç yetim okutmaya.”

Mezatçı:

“Üç yetim okutmaya satıyorum, satıyorum, saaat, sattım! der ve bir altın kaplama sahanı üç yetim okutmak karşılığında satarlardı. Münadî başka bir eşya için:

“Bir murassâ kılıç, beş yetim okutmaya, satıyorum…” diye yeni bir rekabeti açar ve en çok yetimi kim okutmaya söz verirse o eşya da ona verilirdi.

odevlere-yardimci-bilgiler

Recâizâde Ekrem’in büyük kardeşi Celal Bey, nüktedan, önüne geleni hicvetmekten hoşlanan bir zattı.

Bir gün Bâb-ı Âlî’de, ileri gelen bazı devlet adamları bir araya gelmişler, sohbet ediyorlardı. Mevzu bir aralık servet ve ihtişamıyla meşhur olup fakat aynı zamanda ahlak ve seciyesi pek de mazbut olmayan zamane vezirlerinden birinin emsalsiz denecek derecedeki iftarlarına intikal etti: Sadaret müsteşarı Rauf Bey (Paşa) bu esnada Celal Bey’e dönerek:

“Siz, Paşa Hazretlerinin Ramazanlarını bilmezsiniz değil mi?” diye sordu. Celal Bey:

“Değil yalnız Ramazanını, ben onun Cemaziyelevvelini de bilirim!” cevabını verdi.

enterasan-bilgiler

Son devir meddahlarından Borazan Tevfik bir yaz Ramazanında Erenköyü’nden trene biner. Sıcak bir havada oruç başına vurmuş ve şişman olduğu için de sıcaktan bunalmış bir halde kompartımanın birine yerleşir. Meğer karşısında, eskiden beri tanıdığı biri Sâim (bu isim “oruç tutan” manasına gelir) diğeri Âbid (bu isim de “ibadet eden” manasına gelir) isimli iki kardeş oturuyormuş. Bu kardeşlerden biri Borazan Tevfik’e hitaben:

“Tevfik Bey!” der, “Galiba oruç seni fena sarsıyor.”

Borazan Tevfik, hiç düşünmeden şu cevabı verir:

“Ne yapayım? Siz iki kardeş vazifeyi (biriniz orucu, diğeriniz ibadeti) aranızda taksim etmişsiniz. Bana gelince hem sâim (oruçlu), hem (kâim) olmak mecburiyetindeyim. Eh, bu sıcakta da kolay iş değil.”

ogrencilere-bilgiler

 

Bir gün Bektâşîye niçin oruç tutmadığını sormuşlar:

“Vallahi tutmak isterim ama halim, mecalim yok” demiş.

“Peki iftara çağrılırsan gider misin?” demişler.

“Aaaa. Tabii ne yapar, yapar giderim” demiş.

“Canım bu nasıl olur? Allah’ın emrini dinlemiyorsun da, kulların davetine icabet ediyorsun” diye sitem edilince de:

“Eee, Cenab-ı Hak, merhametlilerin en merhametlisidir. Kullarının günahlarını affedebilir. Fakat insanlar en küçük ihmalde güceniverir. Bunun için davetleri kaçırmam” cevabını vermiş.

her-konudan-bilgiler

Ramazan hilâli, görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağı meselesini bilen bir tiryaki, hilâli görmemek için evin pencerelerini kapayıp perdeleri sımsıkı örter; geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş. Nasılsa bir gün su birikintisi içinde hilâlin aksini görünce ürkerek şöyle demiş:

“Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin? Anladık işte Ramazan başlamış!..”

degisik-ve-ilginc-bilgiler

Ramazanlarda davetli davetsiz, tanıdık tanımadık yerlere iftara gitmenin âdetten olduğu, ancak bunun iyi niyetli bir şekilde yapılırken zaman zaman işin münasebetsizliğe vardırıldığı zamanlarda, hulûskârın biri refakatinde hane sahibinin tanımadığı bir adam bulunduğu halde bir zâta iftara giderken, yolda biri bunlara rastgelir ve yanındaki arkadaşını tanıması sebebiyle yanlarına sokularak nereye gittiklerini sorar:

“Filan zâta gidiyoruz” derler.

Bu adam iftara gidilen zâtı hiç tanımadığı halde “Ben de giderim” diyerek bunlara katılır.

Derken öteden biri daha çıkagelip yine içlerinden bazılarıyla tanışıklığından faydalanarak “Nereye gidiyorsunuz?” diye sorar. Söylerler.

“Beni de götürünüz” der.

Hulûskârlar derler ki:

“Öyle ama zaten yanımızda bir tufeylî (asalak), bir de tufeylinin tufeylisi var. O zâta seni ne sıfatla takdim edelim.” Adam:

“Sizin takdiminize hacet yok. O beni pek iyi tanır.” diyerek peşlerine takılır.

Hane sahibi hasis bir adamdır. Böyle üç dört kişinin, bilhassa bilmediği adamların geldiğini görünce pek ziyade canı sıkılır. Hulûskâra ilk refiki için sorar:

“Bu efendi kimdir?”

“Efendim, ahbabdan filan efendi. Zât-ı âlinize gıyaben hulûsu vardır.” Hane sahibi ikinciyi göstererek:

“Ya bu adam kimdir?”

“Efendim, o da bu zâtın bildiği imiş!”

Hiddetle üçüncüsünü sorar:

“Ya bu teres kimdir?”

En son peşlerine takılan bu adam arkadaşına der ki:

“Gördünüz mü? Beni nasıl tanıdı…”

en-kolay-bilgiler

İki kafadar Ramazanda kadı kıyafetine girip köy köy dolaşmaya ve birkaç basit soru sorup, cevap veremeyen köylüleri falakaya yatırarak para kazanmaya başlamışlar. Kadı efendinin bu durumdan haberi olunca bunları yakalatmış ve;

“Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının” diyerek kırk sopa attırıp salıvermiş.

İki kafadar köyden uzaklaşınca birisi:

“Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup biraz dinlenelim” deyince diğeri:

“Yürü, yürü! Dinlenmenin sırası mı şimdi? Kadı efendi Teravih namazını unuttu. Eğer hatırlarsa vay halimize.”

turkiyenin-bilgi-sitesi

Sultan II.Mahmud Han asr-ı ricalinden bir zât, Ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair İzzet Molla da davetliler arasındaymış.

Yatsı ezanı okunmuş, cemaatle namaza başlamışlar. İmamlık eden zât, namazı neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar acele kıldırıyormuş. Çok kısa zamanda sonuncu rekatıntahıyyatına gelmişler. O aralık dışarıdan bir adam gelip namaz kıldıklarını görünce:

“Hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim” diye düşünüp safa dahil olacağı sırada cemaat selam vermiş. İzzet Molla dönüp adama şöyle demiş:

“Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?”

hepsi10numara-bilgi-sitesi

Bektaşîye sormuşlar:

“Ramazanla nasılsın?”

Cevap vermiş:

“Pek iyiyiz erenler; ne fakir, mübareği incitiyorum ne de o fakire dokunuyor”

*

Hazırlayan :

Ahsen El Efşan

twitter.com/Pnrdurn

www.Hepsi10Numara.com

Bir önceki yazımız olan Ramazan'da Yapılacak 10 İbadet başlıklı makalemizde dindar kadınlar, ha muhammedin özellikleri ve ramazan ibadetleri hakkında bilgiler verilmektedir.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir