Breaking News

Evrim Hakkında 10 Bilgi

1: Hepimiz (en azından %90’ımız) bu dünyaya eşit düzeyde anlama kapasitesi ve düşünme becerileriyle geliyoruz. Bu doğrultuda hepimiz için ortak değerler ve konular meydana geliyor. Bunları biz yaratıyor veya keşfediyoruz. Eğer yeterince meraklı değilseniz yaratma kısmında takılıp kalıyor ve dinlerin palavralarıyla beyninizi zehirliyorsunuz. (bkz. ayın ikiye yarılması, ölülerin diriltilmesi, konuşan ağaç vs.) Fakat toplumun anlamsız normlarına karşı başkaldırma cesareti gösterebilecek kadar özgürseniz, keşfetme kısmına yükselebiliyorsunuz. Burada da işin içine bilim dediğimiz disiplin dahil oluyor. Bu disiplinin insana kazandırdıkları da inanmaktan öte bilmek oluyor. Örneğin semavi dinlerin birbirlerinden arakladığı Adem ile Havva mitine “inanmak” yerine günümüz için en tutarlı bakış açısı olan “evrim teorisini” biliyor ve ona göre var oluşunuza bir boyut katıyorsunuz.

2: İnsanların ne denli büyük palavra ve zırvalara inandığını gördükçe bilimin insan aklı için ne kadar önemli bir değer olduğu daha iyi anlaşılabilir. Örneğin, kutsal kitap yazarları, bilimin henüz toy olduğu bir dönemde yaşadıkları için, soğuk ve sıcak hava akımlarının kesiştiğine meydana gelen elektromanyetik bir doğa olayı olan yıldırımı açıklamak için fantastik bir yalan uydurarak, onların kendi kitaplarına inanmayanlar için ceza mahiyetiyle var olduğunu söylemişler ve bunu  kitaplarında kaleme almışlardır. Bu, görüldüğü üzere apaçık bir palavra ve zırvadır. Keza Adem ve Havva miti de herhangi bir rasyonel ve akılcı perspektifi içerisinde bulundurmayan, milattan önceki insanların zamanla tuğla tuğla inşa ederek var ettikleri bir hikayedir. Bu hikayeye göre, Adem, yani ilk insan, Aden bahçelerinde  (cennet, İbranice bahçe demektir ve bu kelime zamanla anlam kaymasına uğrayarak bir özel isime evrimleşmiştir. Tevrat’ın Yaratılış kısmında Aden bahçesinden bahsedilir ve ona diğer tarafla ilgili herhangi bir özel anlam yüklenmez) konduğunda orada İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı’nın meyvesinden yer ve Yahova buna epeyce kızdığı için Adem’i bu kutsal bahçeden kovar. Böylesine komik bir hikayenin şu an milyarlarca insan tarafından benimsenmesi ve kabullenmesi ne kadar da içler acısı, değil mi?  Ve böylesine trajikomik bir hikayeyle aydınlanan insanların da samimi bir keşfetme isteği olan bir teoriye köpürerek karşı çıkması ise o kadar da şaşırılacak bir durum değildir.

3: Evrim nedir? Bir şeyin ne olduğunu bilmek için önce ne olmadığını tespit etmek gerekir, o yüzden evrimin ne olmadığıyla başlayalım.
Öncelikle evrim, yaratılışın zıttı veya alternatifi değildir. Zırvaları yıkan bir balyoz görevi görse de, evrim, yaratılışa karşı çıkmaz. Sadece onun, dinlerin söylediği gibi bir şey olmadığını ortaya koyar. Ayrıca evrim, sizlere maymundan geldiğinizi de söylemez. Evrimin size söylediği şey basittir: Her canlı kendisinden önce gelen bir ataya sahiptir ve gerek çevresel gerekse mutasyonel sebepler sonucunda farklılaşan genlerini gelecek nesle aktarır. Bu sayede her bir nesil birbirlerinden ayrı bir genetik dizilime ve farklı kalıtsal özelliklere sahip olur. Bu keyfi bir davranış değildir. Bu, doğanın en güçlü geni açığa çıkarması için yarattığı bir eleme biçimidir. Eğer canlılar uyum sağlayacak şekilde evrimleşmeselerdi, gelecek nesil diye bir şey olamazdı ve bu doğrultuda canlılık devamını sürdüremezdi. Tabii burada akla gelen bir diğer soru da, doğanın nasıl böyle bir bilince sahip olduğu sorusu oluyor. Yani okyanus yüzeyinin kilometrelerce altında yaşayan bir balığın kafasında nasıl oluyor da bir doğal ampul oluşuyor? Burada şoke edici bir bilinç olduğu yadsınamaz. Fakat işin diğer tarafına da baktığınızda, aynı derinliklerdeki bazı balıklarda doğadaki bilince aykırı olan şeylere rastlanabiliyor. Örneğin bazı balıklar o derinlerde “göze” sahip oluyorlar. Fakat orada ışık olmadığı için gözleri doğuştan kör olarak meydana geliyor. Bu da tamamıyla bilinçsiz bir düzenin varlığına işaret olarak gösterilebilir.

4: İslamiyet bilimde liderlik ettiği dönemde, evrim konusunda bazı bilim insanlarının çalışmaları olmuştur. El-Cahiz’den El-Farabi’ye kadar birçok İslam düşünürü canlılığın süreçleri üzerine kafa yormuştur. Kuran’da da aslında evrime referans olarak gösterilebilecek yerler yok değildir. Örneğin, Kuran, Allah’ın canlıları aşama aşama yarattığını söylemektedir. Ve bir başka referans olarak da, Kuran, insandan önce vahşi bir ırk olduğunu ve insanın o ırka halife “sonradan gelen” olarak yaratılacağını söylemektedir. Bazı Müslümanlar, buradan bu ırkın, Homo Erectus veya Homo Neandertel gibi bir Sapiens öncesi tür olduğunu ileri sürmektedir.

5: 11. yüzyılda İbn-i Miskeveyh adlı bir Faslı İslam düşünürü yazdığı Küçük Başarı adlı kitabında, canlılığın cansızdan canlıya, oradan bitkiye, oradan hayvana, hayvandan maymuna ve maymundan insana doğru olduğunu yazmıştır. Bundan farklı olarak 10.yy’da etkinlik yürüten İhvan El-Safa adlı bir yapılanma da İslam’ı ve bilimi aynı potada eriten çalışmalar kaleme almış bir topluluktur. 52 kitaptan oluşan bir ansiklopedi kaleme almışlardır. Canlılığın üç aşamadan geçtiğini belirterek, ilkinin minarellerin oluşumu ve onu takriben suyun meydana gelişi ve ardından bitki ve hayvanların oluşu üzerine fikirler yürütmüşlerdir. Fillerin en zeki hayvan olduklarını ve bu yüzden insanla bir bağı bulunduklarını öne sürmeleri ise döneminin İslam fikir zenginliğinin ne denli paha biçilmez raddede olduğunu ortaya koyar.

6: Evrim ve yaratılış tartışmaları bir sidik yarıştırma konseptine dönüştüğünde hakikati keşfetme isteğinden çok anlamsız ve amaçsız bir münakaşaya evrilir. Şu unutulmamalıdır ki, çoğu insan evrime diğer tarafta yanacağı korkusundan doğan bir tedirginlikle yaklaşır. Bu korkunç bir gerçektir. İnsanların sırf nasıl yaratıldıklarını keşfetmek istedikleri için cezalandırılacağını düşünmeleri aslında dinlerin tanrının en büyük düşmanı olduklarını ortaya koyan bir gerçektir. Düşünün ki, bir öğreti size kendi dininiz tek din olana kadar savaşın diye bir emirde bulunuyor. Eğer siz bu öğretinin sizi yaratan üstün gücün dileği olduğuna inanırsanız bu uğurda neler yapmazsınız?

7: Evrime karşı inkarcı kesilen zalimlerin öne sürdüğü iddiaların başında geleni “ara geçiş formunun” olmayışı iddiasıdır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, her tür bir ara geçiş formudur. Evrim teorisini özümseyebilen insan için bunu görmek o kadar da zor değildir. Fakat “görmediği şeye inanmayan” dostlar için birkaç ara geçiş formuna değinelim:

8:Orjinal adı Pezosiren Portelli aolan fosil, karadan suya geçen memeli potansiyelinin paleontolojist Darly Domning tarafından 2001’de keşfedilmiş bir örneğidir. Deniz inekleriyle benzer bir iskelet ve kafatasına sahip olmasına rağmen, kara memelilerindeki gibi dört ayağı da bulunmaktadır. Aşağıdaki günümüz deniz ineği iskeletiyle karşılaştırıldığında gagamsı uzantısı ve basık omurgasının bulunan fosille birebir olduğu fark edilebilir.

9: Bir diğer örnek de dinozorlardan kuşlara doğru ilerleyen evrimin bir ürünü olan Archaeopteryx adlı 1861 keşifli fosildir. Archaeopteryx, (Yunanca Uçan Kanat demektir) 150 milyon sene önce Avrupa’da yaşadı ve o dönemde Avrupa, Asya’dan ayrık bir adaydı. Büyüklüğü ortalama bir kuzgun kadardı. Günümüz kuşları gibi pençeleri üç uzantılıydı. Uzun kuyruğu ve tüylerini de atası dinozorlardan miras almıştı.

10: Şimdi kısaca bir düşünün. Tanrının dediğini yapmadığı için cennetten atılan bir adam ve onun kaburga kemiğinden yapılmış bir kadın miti mi; yoksa yüzyıllar içerisinde binlerce antiteze rağmen hala çürütülememiş Evrim Teorisi mi? Hangisi size daha mantıklı geliyor?


M. Endülüs

Bir önceki yazımız olan Milli Eğitim "Acil Kalp Eğitimi" İle Düzelir! başlıklı makalemizde eğitim hakkında, eğitim nasıl düzelir ve eğitim sorunları hakkında bilgiler verilmektedir.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir