Kitabınızın adı “PAROLA; SURİYE-İŞARET; TÜRKİYE” Neden Suriye?
S.Ç-Suriye, aynı apartmanda oturduğumuz ve apartman kapısına en yakın oturan komşumuz. Her an karşılaşırız, o bizi gözetleyebilir bizim onu görmeden dışarıya çıkmamız imkansız… Bu komşu hayatımızın bir parçası. Onu tanımadan yargıda bulunursak hata ederiz. Nitekim de çok hatamız var…
Türkiye hata yaptı diyorsunuz! Türkiye masum değil mi yani?
S.Ç-Uluslararası ilişkilerde masumiyet, vicdan gibi duygu temelli kavramlara yer yoktur. Çıkar ilişkisi vardır ve bu çıkar korumasının bir adaleti maalesef yoktur. Bağımsızlık çıkarlara göre şekillenmektedir. Bağımsızlık diye adlandırılan kavram yeni dünya düzeninde anlamını yitirmiştir.
Türkiye çıkarlarını koruyamadı mı?
S.Ç- Ülke çıkarlarını bir başka ülkenin çıkarlarına endeksleyerek ve krizi yöneterek çıkarını korumayı düşündü ama bu stratejik durumu tam anlamıyla yönetemedi.
Sebep ne sizce?
S.Ç- Parola Suriye, İşaret Türkiye dedik işte… Askerlikte ve istihbaratta kullanılan bir tanıma yöntemidir parola ve işaret… Bunu asıl karargahlar belirler ve parolayla işaret birbirlerini tamamlar. BOP ve Suriye konusunda asıl karargahlar ABD, İran, İsrail ve Rusya’dır. Tabii ki bizi ilgilendiren en yakın karargah ise ABD’dir. ABD, dünyaya şu mesajı veriyor. Bölgedeki her türlü gelişme Türkiye ve Suriye üzerinden gerçekleşecek. Türkiye buna hazır ama Suriye bunu ret ediyor.
Suriye yönetimi ve Esed bu planları kırabilecek mi?
S.Ç.- Çok değişkenli bir problemle karşı karşıyayız. Bu sorunun cevabı net olarak şudur denilemez. Ancak, kitapta bu anlamda neyin, nasıl analiz edilmesi ve senteze ulaşabilmenin yollarını açan bilgiler, ilişkiler ve değişkenlerin özellikleri var. O yönde yapılacak analizlerle sonuç daha net görülebilir.
Nedir bu değişkenler?
S.Ç- Esed ailesinin özellikleri, Nusayrilik, Müslüman Kardeşler, Hizbullah, Lübnan, ÖSO, PYD, diğer muhalifler, İran, İsrail, ABD, Arap ülkeleri, Rusya, Kuzey Iraktaki Kürt yönetimi ve tabii ki Türkiye… Yani bunlar ana başlıklar… Daha da farklı değişkenler var.
Esed yanlılarının tamamının amacı aynı mı ve aynı şekilde muhaliflerin amacı üst üste geliyor mu?
S.Ç- Esed yanlılarının amaçları belli ve iktidarı bırakmamak… Ama muhaliflerin amaçlarında değişiklikler var. İlk amaçları Esed’i devirmek ama sonrasında çok ciddi problemlerin yaşanacağı farklı değerlendirmeler ve bakışlar var.
Türkiye söz sahibi olabilecek mi yeni yönetimde?
S.Ç.-Türkiye’nin bu anlamda net tavrı yok. Hele bir Esed devrilsin sonra bakarız gibi bir tavır içinde ama bir yandan PYD üzerinden amaçlarını gerçekleştirmenin derdinde. Suriye konusunda asıl oyun kurucusu ABD ve Türkiye oyuna başrolle katılıyor. Bu başrolde oynama, Esed sonrası da aynı olacak diye bir kural yok. Türkiye’nin stratejik davranması gerekiyor. Libya, Tunus, Irak ve Mısır tecrübelerimiz Türkiye’nin oyun kurucu olamadığını gösteriyor. Suriye ise dibimizdeki bir ülke ve aynı hataları yapmamamız gerekiyor.
Size sorsalar, ne yapalım diye ne derdiniz?
S.Ç-İlk önce iç siyaset malzemesi olmaktan çıkarın derdim. Hayallerin gerçeğe yakını makbuldür ve faydalıdır. Gerçekten uzak her türlü hayal ülkeleri felakete sürüklemiştir. Türkiye olarak bir konuda elimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Bu askeri, siyasi veya ekonomik olabilir. Mutlaka bir yanımızın güçlü olması lazım. Ama elimizde böyle bir güç yok. Su konusu var koz olarak kollanabileceğimiz. O da savaş sırasında kullanılacak bir koz değil. Türkiye henüz Türkmenlerle dahi tam bir işbirliği içinde değil. Özetle şunu derim ki; kavgaya girdiyseniz tam kararlılıkla ve en az on adım sonrasını hesaplayarak yumruk atın. Aksi halde karşıdan gelecek yumruğun şiddetini bilemeyiz ve sonumuz hüsran olabilir.
Türkiye, Suriye’de söz sahibi olmalı mı? Büyük devlet mi olacak o zaman?
S.Ç-Büyük devlet hayalleri insanlarda hoş duygular oluşturuyor ve yönetme güdüsü harekete geçiyor. Neden yönetelim ve yönetince ne olacak sorularına cevap vermeden bu hayaller bir anlam kazanmıyor. Tabii ki çevremizde sağlıklı bir şekilde yönetilen, ekonomisi sağlam, sosyal yapısı sıkıntısız komşuların olmasını isteriz ancak, bunu biz yönetelim mantığıyla istersek Suriye’nin Lübnan’ı işgal etmesinden ya da emperyalizmin yaptığından farklı olmayız. Emperyal bir geçmişimiz var ve Osmanlı’dan kalan genetik taleplerimiz var ama dünya 18. veya 20. yüzyıl değil… Zamanın ruhunu iyi okumamız gerekiyor.
*
BONUS:
Kitap hakkında ne diyeceksiniz?
S.Ç.- PAROLA; SURİYE-İŞARET; TÜRKİYE kitabını herkesin anlayacağı bir dille ve olayların birbirleriyle olan etkileşimlerini ayrı ayrı değerlendirerek yazdım. Uzun bir tarihi süreçle oluşmuş bir kültürün yok sayılamayacağını, güç dengelerinin ne olduğunu ve özelinde ise Esed ailesinin kim olduğunu yazdım. Arap dünyasının bu kadar çalkantılı olmasına sebep olan Baas partisinin ne olduğunu ve diğer İslami örgütlerin fayda mı zarar mı sağladıklarını inceledim. Tabii ki Türkiye’nin durumunu… Okuyanın bölge ve Suriye konusunda analiz yapabilecek düzeye gelmesini istedim. İnşallah başarılı olmuşumdur…
*
Lilay Koradan
Bir önceki yazımız olan Milli Edebiyat Döneminin 10 Şair ve Yazarı başlıklı makalemizde deneme yazarları, edebiyat ve milli edebiyat dönemi hakkında bilgiler verilmektedir.