Tembellik nedir? Tembellikten nasıl kurtulabiliriz? Evet, insanın tabiatında yeme, içme ve dinlenme ihtiyacı var olduğu, bedeni istekler ve nefsani arzular bulunduğu gibi rahat etme isteği de mevcuttur. Rahata düşkünlük de insan tabiatının bir yanını teşkil etmektedir. Bütün bunların yanında bir de irade gücü bahşedilmiştir. İrademizle ihtiyaçlarımızı karşılayabilir aynı şekilde rahat etme duygumuzu da tatmin edebiliriz. Tembellik duygusu kulağımıza sürekli olarak “Rahat et, hele azıcık daha yat, keyfine bak, biraz daha dinlen!” diye fısıldar. Biraz daha rahat etme isteği bedenimizde ve ruhumuzda büyük bir uyuşukluğa neden olur. İlk duyduğumuz fısıltıya karşı irademizi devreye sokup doğrulmalıyız ve adım atmalıyız.O ilk adımdan sonrası yavaş yavaş gelir.
Bir işe başlamadan önce o işi gözümüzde büyütmemiz tembelleşmemize neden olabilir. Onu içinden çıkılmaz bir hale sokarız hatta başlamaya korkarız. Fakat, o işin bir köşesinden başlar, planını yapar, ana noktalarını belirlerseniz, işin büyük kısmını yapmış sayılırsınız.
Plansız yaşamak tembelliğe yol açabilir. İnsan, çalışırken de dinlenirken de hareketi hayatına esas yapmalıdır. Gününü çok iyi planlamalı ve hayatında boşluğa hiç yer bırakmamalıdır. Elebette bedenin dinlenmeye de ihtiyacı vardır; fakat bu dinlenmeyi de bir işten başka bir işe geçmekle yapmalıdır. Mesela bedeni dinlendirirken kitap okumak, kitap okumakla yorulan zihni dinlendirmek için namaz kılmak gibi.. ve böylece, “çalışarak dinlenme, dinlenirken çalışma” metoduyla dinamik bir hayat tarzı ortaya koymalıdır.
Ertelemek ve geciktirmek. Ertelediğimiz her iş, sırtımızda kocaman bir yük olmaya başlar ve kafa yorgunluğuna neden olur. Tembellik ederek rahat etmeyeceğimiz ortada, işe başlamanın tek yolu hemen başlamaktır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) birçok hadisinde tembellikten Allah’a sığınmış ve böyle yapmalarını ashabına tavsiye etmiştir. Bu hadislerden birinde şöyle anlatılır: “Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün mescide girdi. Orada ensârdan Ebû Ümâme (r.a.) ile karşılaştı. Ona: “Ey Ebû Ümâme, niçin seni namaz vakti dışında mescidde oturmuş görüyorum?” diye sordu. “Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah’ın Resûlü” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): “Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder.” buyurdu. Ebû Ümâme: “Evet, ey Allah’ın Resûlü, öğret!” dedi “Öyleyse,” dedi, “akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: “Allah’ım! Üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım.” (Ebû Dâvud, Salât 367 (1555))
Tembellik, insanı, yapması gereken sorumluluk ve işlerden ya bütünüyle alıkoymakta veya başka bir zamana ertelemesine, geciktirmesine yol açmaktadır. Ayrıca yapılan işlerde kalitenin de düşmesine sebep olmaktadır. Zira üşenerek, istemeye istemeye yapılan işten de hayır gelmez.
Tembellik, tokluğun, çok yemenin mirasıdır. İnsan çok yediğinde bedeni hantallaşmakta, üzerine bir ağırlık çökmekte ve duyular canlılığını kaybetmektedir.
Tembelliğin bir diğer nedeni ise insanın,dünya hayatına zevkine sefasına kendini kaptırmasıdır.Hatta, kendilerini o derece yiyip içmeye, zevk ü sefaya ve eğlenceye kaptırırlar ki, adeta şehevânî hislerini ve bedeni arzularını tatmin etmek için yaşarlar.
Tembellik, kendi irademizin dışında olmamalıdır.İrademizin güç yetiremediği durumda,”Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Çalışmasının semeresi ise ileride mutlaka görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm, 53/39-41) mealindeki ayet-i kerimeye tutunmalı ve bu müjdeyle iradesini takviye etmelidir.
*
Ada Yılmazer
ada_yilmazer@windowslive.com
Bir önceki yazımız olan 10 Soruda Kabirden Gelen Mektuplar başlıklı makalemizde dini şiirler, dini sorular ve kabir mektupları hakkında bilgiler verilmektedir.
yav üşndm okmdm sdaaefadsf
Gayet güzel ve başarılı bir yazı olmuş Teşekkürler
Çok yemek şüpheli yemek gerçekten başından sonuna sıkıntı..